Sana Neden Oy Verelim
Seçimler yaklaştıkça vaatler uçuşuyor. Nefret dili yükseldikçe, kin artıyor. "Ben seçilirsem yerli otomobil projesini durduracağım. Ben seçilirsem kanal İstanbul projesini durduracağım. Ben seçilirsem sarayı yok yıkacağım, yok bilmem neye çevireceğim. Ben seçilirsem eski sisteme geri döneceğim. Ben seçilirsem tek adam sistemine son vereceğim. Ben seçilirsem …… "
Kendi fikirlerini, değerlerini sorgulamaktan aciz insanlar, başkalarının her yaptığını yanlış görür ama kendi hatalarına karşı kör, sağır ve dilsizdir. Nefret öylesine kör etmiştir ki bu insanları, hataları görürler de, doğrulara karşı amadırlar. Nefret körlüğü gibi, aşırı sevgi de kör eder insanı. O da hep doğruyu görür de, yanlışa karşı kör, sağır ve dilsizdir.
Bu gün Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a diktatör diyenlerin, ya geçmişlerinden haberleri yok, ya da taparcasına sevip bağlandıkları için hataları görmekten acizler. 1923 yılından 1950 yılına kadar olan tek parti dönemini aşkla savunanlar, kendilerine rehber edinenler, tarafsız olarak o yıllara bakarak sorgulama gereği hissettiler mi bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki, o dönemdeki idarecilerde olan yetkiler kralda dahi yoktu. Milletin iradesine yasaklarla, darbelerle gem vuranları alkışlayanların, asker postalları altına haysiyetlerini sererek paspas olanların, kendi istedikleri olmayınca darbe çığırtkanlığı yapan o zavallıların, bu gün güç ellerinden kaydığında adalet demeye, diktatör demeye, demokrasi demeye hakları yoktur. Güç sende iken adil olmadın ki adalet diyesin, sen diktatörleri destekledin başkasını diktatörlükle suçlayamazsın, demokrasi bu ülkeye sayenizde hiç gelmedi ki bu gün demokrasi isteyebilesin. O halde şimdi ya susacaksın, ya da bu gün yaptığın suçlamayı o günler için de yapacaksın. Kendi kendinle çelişmeyeceksin, tarafsız olacaksın. Erdemli insan değerlendirmelerinde tarafsız olabilendir. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilendir olgun insan. Sloganlarla ülke idare edilmiyor. Baskı rejimlerini, dayatmacı rejimleri, zorba rejimleri savunanların, bu gün konuşmaya hakkı yoktur. Zira bu günler, o dayatmacı, baskı rejimleri karşısında kıyaslanamayacak kadar özgür, demokrat ve iyidir.
Ben sana neden oy vereyim? Hataları elbette dile getireceksin, eleştireceksin, buna diyeceğim hiçbir sözüm yok, olamaz da. Ama sen bu ülke için yapılanları, ülke yönetmeye talip bir lider olarak göremiyorsan, yapılanları yıkmaya, yok etmeye geliyorsan, ülke ihtiyaçlarını artık karşılamakta aciz kalan, baskıcı ve dayatmacı eski zorba sisteme dönmek istiyorsan, yeniliklerden korkuyorsan, ben senin neyine oy vereyim ? Bana projelerle gel, gelecekle gel, kendini de eleştirmeyi bilerek gel. Bana benim değerlerimle savaşarak, saldırarak, küçümseyerek, lakap takıp, alay ederek değil, milletin değerlerine saygı duyarak, değer vererek gel. İman Anıtkabirde tazelenmiyor, imanınla gel. Bana terör örgütleriyle arana mesafe koymuş olarak, onlarla sonuna kadar mücadele sözü vererek gel. Bana terörü aleni destekleyen "Aponun heykelini dikeceğiz" diyen birinin bırak cezaevinden çıkmasını, "Böyle birisi nasıl olur da Cumhurbaşkanı adayı olabilir, asılması gerekir, idamı getirelim. " diyerek gel. Bana yapılanları yıkmaya, yok etmeye değil, bu ülke için koyulan her tuğlanın üzerine bir tuğla da sen ekleyeceksen gel. Bana sadece madde ile değil, maddenin yanında mana ile gel. Bana kullara kul olarak değil, sadece Allah’a kul olarak gel. Bana vesayet rejimlerini savunarak değil, milletin iradesine her zaman ve her durumda saygı gösterip, sahip çıkacaksan gel.
Adı, sanı, makamı ne olursa olsun, Allah’a, Kitabına ve Resulüne savaş açanlara karşı, fikri anlamda benim de onlarla savaşım var. Allah’ın hükmünün yerine, kulların hükümlerini seçenlerle mücadelem var. Bu iman ile küfrün savaşıdır, kıyamete denk yaşanacak. Bir tarafta İslam vardır, diğer tarafta komünist, kapitalist, laik, Kemalist, sosyalist vs. vs. adı ne olursa olsun İslam’a uymayan, İslam’la çelişen batıl vardır. Allah, ben size şah damarınızdan daha yakınım, hayatınızın her anındayım, din olarak size İslam’ı seçtim, yaşamınızı ona göre düzenleyin diyor, inandım kabul ettim Allah’ım diyorsun. Kul, ben dinle devlet işlerini ayırdım, devlet yönetiminde dini yaşam alanınıza sokmam diyor, ona da inandım diyor, gönül verip, destek çıkıyorsun. Sen cidden hangisine inandın, gönül verdin, savunup, destek çıktın? Sen aslında sadece kendini kandırdın, uçarak cehennem çukuruna gidiyorsun, farkında değilsin. İnandım dediğin dinini araştırma, öğrenme gereği bile hissetmedin. Sen sadece iki yüzlü bir sahtekarsın. Kanunlar doğrudur, yanlıştır, tartışılabilir, eleştirilebilir. Herkes kanuna uymak zorundadır. Her insan kendi kanununu uygulamaya kalkarsa kaos olur, terör olur o ayrı meseledir. Ama İslam’a zıt bir fikire gönül verip, desteklemek çok ayrıdır. Bir insan hem Müslüman, hem laik olamaz. Allah’ın insan hayatı ile hükümleri ortada iken, laiklik nedeni ile bu hükümleri uygulamayan, uygulatmak istemeyen insan nasıl Müslüman olabilir ki? Allah’ın kanunu yerine, kulun kanununa gönül verip savunan nasıl Müslüman olabilir ki? Bal ile zehiri aynı kapta karıştırıp yersen, baldan bir fayda göremeyeceğin gibi, zehirlenerek acı içerisinde ölmekten de kurtulamazsın. Zıt fikirler de aynı kalpte olamaz. Zıt fikirleri savunup, gönül veren insan olsa olsa münafık olur. Kimse kendisini kandırmasın. Şeytana ve nefsine kul olanlar bir an önce tövbe edip, Allah’a kul olmalıdır. Yollardan birinin sonunda ebedi cennet var iken, diğerinin sonunda ebedi cehennem var. Her ikisi de insanı beklemekte hasret ile.
Ölüm anı geldiğinde imtihan dünyasının da sonu gelmiş demektir. Artık yazılacak ne bir sevap, ne bir günah vardır. Son pişmanlıklar, yalvarışlar fayda etmeyecektir. Dünyanın en akıllı insanı, üç günlük dünyada sadece Allah’a kul olarak yaşayarak, ebedi bir hayatta Allah’ın merhameti ile kurtuluşa, sonsuz mutluluğa ulaşabilmeyi amaç edinenlerdir. Kim ne der diye bakmadan, tereddütsüz sadece Allah’ın rızasını kazanmaya çalışabilendir. Dünyanın en akılsız insanı da, üç günlük bu dünyada ebedi kalacakmış, hiç ölmeyecek, hesap vermeyecekmiş gibi yaşayarak, nefsine ve şeytana kul olanlardır. Üniversiteler bitirmek, profesör gibi ünvanlar almak akılsızlığa, cahilliğe mani olmuyor. Cahil İslam’ı bilmeyene denir. Ne mutlu İslam’ı hakkıyla anlayıp, yaşayabilene.
#