Yeni Yönetim Sistemi Ve Yeni Türkiye
Tarihimizdeki önemli yol ayrımlarından birini daha yaşadık. Bundan sonra yeni bir sistemle yola devam etme vaktidir. Halk tercihini bu yönde kullanmış, yöneticileri bunun için yetkilendirmiştir. Beşeri sistemde halkın sözü üzerine söz söylenemez, söylenmemelidir. Demokrasinin gereği de budur. Beğenmeyebilirsin, sevmeyebilirsin, istemeyebilirsin, ama halkın kararına saygı duymak zorundasın. Yok ona da saygı duymuyorum diyorsan, o zaman bir daha demokrasinin yüceliklerinden, en iyi yönetim şekli olduğundan ahkam kesip, faziletlerinden söz etmeye kalkmayacaksın.
Yıllarca bizi demokrasi diyerek kandırdılar. Bütün yüreğimle inanarak söylüyorum ki, bu ülkeye demokrasi hiçbir zaman gelmedi. Onu bahane ettiler, kendi istedikleri gibi yönettiler. ‘ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ‘ dediler, milletin kararına hiçbir zaman boyun eğmediler. 1923 yılından 1950 yılına kadar zaten tek parti dönemi idi. Başka siyasi partilerin kurulmasına, seçime girmesine bile müsaade edilmedi. Çeşitli bahanelerle kapatıldı, engellendi. Açık oy, gizli tasnif yapıldı ve bunun adı demokrasi, cumhuriyet idi. Çok partili seçimlere girildikten sonra da, millet iktidarları seçti, ama bu iktidarlar hiçbir zaman muktedir olamadı. Öyle bir sistem kurulmuştu ki, sen kimi seçersen seç, yönetim birilerinin istediği gibi oldu hep, demokrasi adına. Sen halk olarak ne istemişsin, ne istememişsin zerrece önemi yoktu onlar için. Çünkü sen onlara göre akılsızdın, sen seçmeyi bilemezdin, sen koyun sürüleri gibi yönlendirmeye layıktın, sen yobazdın, gerici, örümcek kafalının teki idin, sen aydın kafaya sahip değildin, aydın kafa diye kendini nitelendiren karanlık kafaların senin adına, sana rağmen ülkeyi yönetmesi gerekiyordu ve hep öyle oldu. Senin seçtiklerinin eli kolu bağlı idi. Aydın kafaların temsil ettiği karanlık ve zorba zihniyetin istemediklerini hükümetler yapmaya kalktığında, ya askeri darbelerle, ya yargı darbeleri ile, ya da zorba kesimlerin peşine takılan, millete saygısı olmayan, ülkesinin ve milletinin geleceğini hiç düşünmeyen bazı kitleleri sokağa döküp kışkırtarak, ülkeyi karıştırıp, hükümetleri yıktılar. İşin ilginç ve tuhaf yanı ise bunları yaparken bile utanmadan, sıkılmadan demokrasiden bahsederek yaptılar. Bu millet, özellikle de inanan kesim, yıllarca öz vatanında hakir görüldü, ezildi. Necip Fazıl Kısakürek ne güzel ifade etmiştir bunu Sakarya Türküsü adlı şiirinde, ‘ Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya ‘ ( Parya, en koyu biçimiyle Hindistan’da görülen kast düzenine göre, kast dışı kalan, hiçbir toplumsal sınıftan olmayan, her türlü haklardan yoksun olanlara verilen ad, ayaktakımı. ) Yıllarca dayatmacı, baskıcı, darbeci, zorba yönetimlerini kahraman ilan edip, alkışlayanlar, güç ellerinden gittikçe, başkalarını diktatörlükle suçladılar utanmadan. Zira millete saygı duymayan, doğal olarak milletin tercihine de saygı duymaz.
Türkiye, çok şükür bu milletin ihtiyaçlarına cevap veremeyen, milletin tercihinin mecliste hiçbir zaman tecelli etmediği, eski sistemden kurtularak, yeni bir sistemle yola devam etme kararı aldı. Umarım hayırlı olur ve umarım bir daha vesayet sistemi gelmez bu ülkeye. Yeni sistem mükemmel, kusursuz mudur peki? Elbette hayır. Yaratılan eksiktir, eksik olanın yapmış olduğu beşeri sistem de eksiktir doğal olarak. Kusursuz olan, Allah’tır ve onun insanların kurtuluşu için bildirmiş olduğu dindir. Yapılması gereken şey bundan sonra, bir an evvel batıdan ithal ederek aldığımız kanunlardan kurtulma vaktidir. Her toplumun özellikleri, örfü, adeti, inancı, yaşam şekli farklıdır. Bizim toplumla hiç benzeşmeyen ülkelerin kanunu, elbette bize uymaz, mutluluk getirmez. Bu nedenle, kanun çıkarırken AB ülkelerinin kabul etmiş olduğu kıstaslar değildir örnek alınması gereken. Rehber alınması gereken Allah’ın ayetleri, Peygamberinin hadisleri, milletin örfü, adeti, inanç ve yaşam şeklidir. Bu doğrultuda milletin ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılayabilecek, yeni bir anayasa ve o anayasaya bağlı olarak yeni kanunlar, daha fazla vakit kaybetmeden çıkarılmalıdır.
Türkiye sadece kendini değil, ümmetin ve yeryüzünde ezilen bütün halkların da hakkını savunmak zorundadır. İnsanlığın ve vicdanın bittiği, güçsüzlerin savaşla, terörle, yoklukla sömürüldüğü dünyada, insanlığa yeni bir umut olmak zorundadır. Her alanda ilimle kucaklaşarak, çalışmak, üretmek, özellikle de savunma alanında en iyi olmak zorundadır. En iyi olmalıdır ki, umutsuzlara umut, güçsüzlere güç olup, haklının yanında hami, düşmanın yanında yan gözle bile bakılamayan ezici bir güç olabilsin. Türkiye çok geç te olsa, bu yola girmiştir. Bu aziz millet, başkalarının gücüne bakarak korkmayı bıraktığı, özgüvenine kavuşarak, özüne döndüğü gün, bilin ki sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın değiştiği gündür. Kim ne yaparsa yapsın, emin olunuz ki, gelecek yıllar Türkiye’nin ve Türkiye ile birlikte olanlarındır.
Bütün güzelliklerin sizlerle olması dileği ile, Allah’a emanet olun.
#