Vah! Vah! Vah!
Döner Döner Yine Okur...
Eğitim alanındaki sorunlar dün olduğu gibi bugün de çözülebilmiş değildir. Tam aksine artarak devam etmektedir. Sorumsuzluk, anlayışsızlıkla birleşmiş bir salgın olarak bu nesli zehirlemektedir.
Okullar büyük ölçüde genç nesilleri iyi eğiten ve faydalı bilgilerle donatan çağın ihtiyaçlarına cevap verecek yer olmaktan çıkarılıp diploma dağıtan bürolar haline getirilmiştir. Yetişen yeni nesli çağın sorunlarını çözebilecek bir nitelikte yetiştirmediğiniz an, faydalı bir fert değil zararlı bir alet olarak yetişmiş olur. Sorunlarınızı işe gönül vermeyen aynı zamanda ehil olmayan kişilerle tartışır ve paylaşırsanız ve bunları da rapor ederek yetkililere sunarsanız işte sonuç böyle vahim olur. Günümüzün insanı ürettiği malla değil tükettiği malla övünüyor. Adı duyulmayan ülkeler bize teknoloji satarken, dünya için iyi bir pazar olduğumuzu da göz ardı etmemeliyiz.
Bugün okullarda ders kâbus halini almış, diploma arzusu, istikbal endişesiyle çekilmesi gereken bir çile kabul edilmektedir.
Bilgi ve düşünce üretmekteki kısırlığının temelinde büyük ölçüde bu sebepler yatmaktadır. 2012 de okullrda mecburi öğretim 12 yıla çıkması işi dahada vahim duruma getirecektir. sadece yıl bakımından Avrupa örnek alınırken, yönlendirme teknikleri hiç örnek alınmamaktadır. Bu durumda okullarda, Eğitim ve Öğretim içinden çıkılmayacak bir kaosa dönüşecektir.
Eğitimde konu olan varlık insandır. İnsanı iyi eğitebilmek ise önce onu iyi tanımakla mümkün olur. İnsan akıl ve irade sahibi bir varlıktır. İnsan eğitilirken bu özellikleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Bunun için doğuştan gelen yetenekleri keşfetmek ve geliştirmek okul denen kurumlara düşmektedir. Çağın ihtiyaçlarına cevap verecek müfredatı hazırlamakta yetkililere düşerken eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin katkısı mutlaka olmalıdır. Öğrencinin ilgi duyduğu mesleğe öğrenciyi yöneltmek ve o meslekle buluşturmak İlköğretimin temel amacı olmalıdır.
Bugün öğrencideki istidat ile ulaşması gereken meslekler arasında büyük engeller vardır. İnsanımızın yüzde doksanı arzu ettiği bir mesleğe ulaşamamıştır ve halâ bu engeller devam etmektedir. Ulaştım zannedenlerin bir çoğu da sonunda pişman olmuştur. En acısı da halâ geçmişimizden ders almayıp, kâğıt üzerinde yapılan değişimler ve uygulamada bir sonuç vermeyen yeni müfredatın da pek bir şey sağlamayacağı açık seçik görülmektedir. Sadece yenilik diye bir yanlıştan başka bir yanlışa geçiş yolları denenmekte, öğrenci ve veli umutlandırılmaktadır. Eskisi bilgilendiriciymiş, şimdiki yapılandırıcı olmuş. Ne fark eder. Sonuçta yine bilgiler sorgulanmayacak mı? Yazılı sınavlar olmayacak mı? Ve her yıl olduğu gibi bu sonuçtan da verim alınamayacağı açıktır. Bu yanlışlardan ve uygulamalardan biran önce vaz geçilmelidir.
Yapılması gerekenler, yetişen yeni nesli okul denilen kurumlar vasıtasıyla öğrencinin istediği bir meslekle buluşturmak istiyorsak, bunun için eğitimin her kademesindeki aksaklıklar giderilmeli, müfredat programları çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden düzenlenmeli, neslin iyi yetişmesi için de eğitimin kalitesi yükseltilmelidir. Çare mi istiyorsunuz. Hakikaten eğitimde başarılı olmak istiyor muyuz? Gelişmiş ülkelerin metot ve yöntemlerini neden inceleme zahmetinde bulunmuyoruz. Adamlar gelişmiş ise, bu gelişmeye ışık tutan öğretim metotları incelenmesi gerekmiyor mu? oradan alacağınız metot ve teknikleri öğretmenlerinizle paylaşırsınız, kendi ülkenizde müfredata eklersiniz, başarıyada böylece ulaşmış olursunuz. Eğer bugün uyguladığımız müfredat örnek bir müfredat olsaydı önce muasır medeniyete bizler ulaşırdık. Avrupalı da bizden almaya çalışırdı. Şuan ki Eğitimden öğretmen memnun değil, veli memnun değil, öğrenci memnun değil, ama biz uygulamada hala ısrarla canla başla devam ediyoruz. Bırakın değişmeyi ve gelişmeyi, dünyada ki gelişmeleri takip bile edemiyoruz. Çağın teknolojisi hepimizi esir aldı malesef.
Evet değerli dostlar, Bizler bu Eğitim işini gerçekten çözmek istiyorsak, kendi ülkemizde bu işin doğru olmadığını iddia edenlere söz hakkı verelim, onlar için açık oturumlar tertipleyelim, konuşturalım konuşan Türkiye olalım. Açık açık bu konuyu ele alıp tartışalım. Bu iş oldubittiye getirilecek bir hadise değildir. Sonra yapılan hataların bedelini çok ağır öderiz.
Elmanın tadını rengini, oluşumunu öğrenciye lafla anlatmaktan artık vaz geçelim. Öğrenci elmayı alacak, inceleyecek, tadacak, bakımını yapacak ki bir şeyler öğrensin. Bizler her şeyi lafla anlatıyoruz. Bilgi öğretmek o işi tarif etmekle olmaz. Yaparak görerek olur. Temelinde sevgi, ilgi ve bilgi olmadan da hiçbir eğitim faaliyeti başarılı olamaz. Geç alınan tedbir, tedbirsizliktir...
Sonuç olarak diyebiliriz ki,Öğreten değil, öğrenen bir eğitim sistemi, aynı zamanda öğrencinin arzuladığı bir mesleğin yolunu açan ve öğrencinin istidatına uygun bir meslekle onu buluşturmak en geçerli bir yol olduğunu düşünüyorum.
Duyarsam unuturum,
Görürsem Hatırlarım,
Yaparsam, bilirim...
Çin Atasözü
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.