Barış İçinde Yaşanamaz mı?
Değerli Dostlar,
Bir türlü anlayabilmiş değilim. Neyi paylaşamıyoruz? Niçin? Bazen düşünüyorum da, ya ölüm olmasaydı? Ölen mi kurtuluyor? Öldüren mi? Hepimiz bu faniden göçmeyecek miyiz? Kim kalacak dersiniz bu çekilmez fani dünyada. Üç kuruşluk mal, dört kuruşluk poz ne kadar devam edecek dersiniz. Bir türlü paylaşmayı öğretemedik, öğrenemedik… Yığ bakalım yığa bildiğin kadar. Vur bakalım vurabildiğin kadar. Sonunda zamanın kalırsa bir hesaba çekersin kendini. Elde kaç var, kaç kalmış. Kaçı kaçla çarpmışız, kaçla toplamışız. Evet hepimiz insan değil miyiz? Dedim ya, ya ölüm olmasaydı? İnsanoğlu ebedi kalacak olsaydı şu fanide, çoğu insan, elsiz ayaksız, kafa bir tarafta, kol bir tarafta, alt çene bir köşede, üst çene bir çöplükte, kısacası param parça dağılmış bir vaziyette yaşam sürdürülürdü. Ha, bu arada parça dikenler de iyi para kazanırdı. Ama şu bir gerçek ki yamasız insan bulamazdık yeryüzünde. İyi ki varsın ölüm, yoksa biter miydi zulüm. Aslında çoğu insan savaş istemiyor. Ama birileri savaşmasa da, birilerini savaştırıyor. İnsanoğlu nerede hata yaptığını araştırsaydı bugün bu durumda olmazdı. Analar ağlamazdı. Evlatlar boşu boşuna ölmez ve öldürülmez di. Dünya hepimize yetecek kadar geniş aslında. Ama doymayan gönüller, aymayan kafalar var oldukça her geçen gün daha kötü ve daha yaşanmaz hale gelecek şu “dünya” denilen gezegen. Birbirimizi yiyerek bitireceğiz. Eskiden kılıçlarla savaşılırmış, şimdi füzelerle savaşılıyor. Demek ki, epey çağ atlamışık. Çağdaşlaştıkça, silahlarda çağdaşlaşıyor! Eskiden akşama kadar savaşsanız belki yüz kişi ölmezdi, ama şimdi her atılan bomba da yüzlerce masum insan katlediliyor. Belki de alıştık savaşlara. Didişmek, tepişmekten haz alıyoruz. TV ler de ki savaş sahnelerini film zannediyoruz. Tüyümüz bile kıpırdamıyor. Yine kahkahalar atıyor, aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyor ve içiyoruz. Ve önümüzü görmeden canlı kalmaya yaşamak diyorsak eh işte yaşıyoruz. Şunu unutmayalım ki, yeryüzünün her hangi bir yerinde çıkan bir ateş eğer söndürülmezse, bir gün bütün dünyayı sarar ve yakar.
Sonuç itibarıyla diyebiliriz ki, toplumlar ne kadar az gelişmiş olursa o kadar az insan öldürülüyor. Ve insanlar daha çok mutlu oluyorlar. Bu gün her şey var. Ama mutluluk yok. Mutluluk ne parayla, ne de pulla elde edilen bir şey değildir. Aslında dünyanın tadının çıkarılması gereken bir dönemi yaşıyoruz. Ama umutların tükendiği, gelecek korkusunun arttığı, dünya sarhoşluğunun içinde kendimizi kaybettiğimiz bir dönemi yaşıyoruz hep beraber. Evet değerli dostlar, bu yaşlı gezegen de artık bıkmış ve usanmış görünüyor. Kendini bilmeyen yolcuların taşındığı bu gemi bir gün her şeyiyle iflas ederek kendi ömrünü tamamlamış olacak. Gelmiş geçmiş, üzerinde yaşamış bütün yolcuların buluşacağı, müspet ya da menfi her ne yaptıysak hesabının bir bir verileceği bir yerde tekrar buluşacağız.
Geç alınan tedbir tedbirsizliktir,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
#