İzzettin KÖMÜRCÜ Dıngıldak Masa

30 Ağustos Zafer Bayramı;

30 Ağustos; bir ulusun, işgal ve yokluk altında, bağımsızlık mücadelesi sonucu kurtuluşun, milli birliğin, halkının ve önderinin birbirine karşılıklı inanç ve güveninin öyküsüdür.

Bu öykü, Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr antlaşmasıyla Osmanlı Ordusu silahları ellerinden alınarak dağıtılan, tersaneleri ve limanlan işgal edilen, topraklan parçalanarak emperyalist devletler (İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Ermenistan) arasında pay edilen, vatanında yaşama hakkı elinden alınarak bağımsızlığına son verilen ve bunları kabul etmeyen bir ulusun öyküsüdür. Türk Ulusunun bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal ve Silah Arkadaştan Samsun'dan Anadolu'ya çıkarak Ulusal bağımsızlık meşalesini ateşliyordu. Önce Amasya Genelgesi, ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapılarak, 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM kuruldu. Bu durum emperyalist devletlere karşı, hem yönetimin halkın iradesine geçtiğinin, hem de 'Bağımsızlık Mücadelesi'nin merkezinin Ankara olduğunun ilanı anlamına geliyordu.

TBMM'nin ilk toplantısında 'Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü'nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Öncelikle düzenli bir ordunun oluşturulması gerekiyordu ve bu sağlandı. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar' a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden toparlanarak saldırıya geçti. Geçtiği her yeri yakıp yıkarak Ankara Polatlı yakınlarına kadar ilerlediler. Bu durum bazı milletvekilleri başta olmak üzere, halkın üzerinde tedirginlik, korku ve umutsuzluğa neden oluyordu. TBMM'de Bağımsızlık Mücadele merkezinin Ankara'dan Anadolu'nun daha iç şehirlerine aktarılması gerektiğini tartışmaya başlandı. Başta Mustafa Kemal olmak üzere birçok milletvekilleri buna karşı çıkarak bu öneriyi reddettiler. Mustafa Kemal TBMM'den Kendisine Başkomutanlık yetkisinin verilmesini sağlayarak, ordularının başına geçti. Ordularına: 'Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz' emrini verdi.

Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, bu azim ve kararlılıkla Türk Ulusunun kaderini değişiyordu. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e 'gazi' unvanı ve 'Mareşal' rütbesi verildi, Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı. 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirilerek, 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis de vardı. Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için 'Başkomutanlık Meydan Muharebesi' olarak adlandırıldı. Büyük Taarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline 'dur' diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zafer gününü, Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, canlarıyla, kanları ile gözünü budaktan esirgemeden bütün dünyaya Ulusal Bağımsızlık mücadelesi örneği veren nice kahraman Türk Evlatlarını rahmetle, saygı ile anıyor, Büyük Türk Ulusunun Sakarya lıların 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum

En içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.