Mustafa Özbilge Mustafa Özbilge Dıngılım

Mankurtlaşmakla Hadımlaşmak Arasında

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında.
Yayın: Güncelleme:

Mankurt kavramını literatüre kazandıran dünyaca bilinen yazar Cengiz Aytmatov’dur. Kavrama yabancı olanlar için Refik Özdek’in çevirisiyle Gün Olur Asra Bedel romanından uzun bir alıntı yapmam gerekecek.

Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek Juan-Juanlar’ın yaptığı işkenceleri anlatırlarmış. Ama asıl işkenceyi, genç ve güçlü oldukları için satmadıkları esire yaparlarmış.

İnsanın hafızasını yitirmesine, deli olmasına yol açan bir işkence usulleri varmış. Önce esirin başını kazır, saçları tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bunu yaparken usta bir kasap oracıkta bir deveyi yatırıp keser, derisini yüzermiş. Derinin en kalın yeri boyun kısmı imiş ve oradan başlarmış yüzmeye. Sonra bu deriyi parçalara ayırır, taze taze, esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Böylece sarılan deri, bugün yüzücülerin kullandığı kauçuk başlığa benzermiş. Buna “Deri geçirme işkencesi” derlermiş.

Böyle bir işkenceye maruz kalan tutsak ya acılar içinde kıvranarak ölür, ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir mankurt yani geçmişini bilmeyen bir köle olurmuş. Bir devenin boynundan beş-altı kişinin başını saracak deri çıkıyormuş. Bundan sonra, deri geçirilen tutsağın boynuna, başını yere sürtmesin diye, bir kütük ya da tahta kalıp bağlar, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye uzak, ıssız bir yere götürürler, elleri ayakları bağlı, aç, susuz, yakan güneşin altında öylece bir kaç gün bırakırlarmış.

Bu tutsaklar birer mankurt olmadan yakınları bir baskın düzenleyip onları kurtarmasın diye, yanlarına gözcüler koyarlarmış. Açık bozkırda her taraf kolayca görüldüğü için gizlice gelip baskın yapmak kolay olmazmış. Juan-Juanların bir tutsağı mankurt yaptıkları duyulur, öğrenilirse, artık onu en yakınları bile gerek zorla, gerek fidye vererek kurtarmak istemezlermiş. Çünkü bir mankurt, eski vücuduna saman doldurulmuş bir korkuluktan farksız olurmuş onlar için. Bununla birlikte bir defasında, adı tarihe Nayman Ana olarak geçen bir göçebe kadın, oğlunun başına gelenlere dayanamamış, onu kurtarmak istemiş. Efsane böyle anlatır. Ana-Beyit mezarlığının adı da buradan gelir. “Ana-Beyit” ‘ana barınağı, ana huzuru’ demektir.

Sarı-Özek’in kızgın güneşine ‘mankurt’ olmaları için bırakılan tutsakların çoğu ölür, beş-altı kişiden ancak bir ya da ikisi sağ kalırmış. Onları öldüren açlık ya da susuzluk değil, başlarına geçirilen soğumamış deve derisinin güneşte kuruyup büzülmesi, başlarını mengene gibi sıkıp dayanılmaz acılar vermesiymiş. Bir yandan deve derisi büzülüyor, bir yandan da kazınan saçlar büyüyüp başına batıyormuş. Asyalılar’ın saçları fırça gibi sert olur zaten. Kıllar üste doğru çıkamayınca içeri doğru uzar ve diken gibi batarmış. Bu dayanılmaz acılar sonunda tutsak ya ölür ya da aklını, hafızasını yitirirmiş. Juan-Juanlar’ın işkencenin beşinci günü ’sağ kalan var mı?’ diye gelip bakarlarmış. Bir teki bile sağ kalmışsa, amaçlarına ulaşmış sayarlarmış kendilerini. Hafızasını yitirmiş tutsağı alır, boynundaki kalıbı çıkarır, ona yiyecek verirlermiş. Köle zamanla kendine gelir, yeyip içerek gücünü toplarmış. (…) Bir mankurt kim olduğunun, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını, babasını, çocukluğunu bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için efendisine büyük avantaj sağlarmış. Ağzı var, dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arz etmeyen bir köle imiş.

Köle sahibi için en büyük tehlike, kölenin başkaldırması, kaçmasıdır. Ama mankurt isyanı, itaatsizliği düşünemeyen tek varlıkmış. Efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünemeyen bir yaratık.. En pis, en güç işleri, büyük sabır isteyen çekilmez işleri gık demeden yaparlarmış. Sarı-Özek’in ıssız, engin, kavurucu çöllerine ancak bir mankurt dayanabileceği için, buralarda deve sürülerini gütme işi onlara verilirmiş. Böyle yitik yerlerde, bir mankurt bir kaç kişiye bedelmiş. (…) Açlıktan ölmemesi için yiyecek, donmaması için eski püskü giyecek verdiniz mi, başka bir şey istemezmiş.

İşte Nayman Ana, kaçırılmış ve mankurt yapılmış deve çobanı oğlunu Juan Juanlar’ın elinden kurtarmak ister. Fakat nafile bir çabadır bu.

-Hatırla yavrum, babanın adı Dönenbay idi. Unuttun mu? Senin adın mankurt değil. Colaman senin adın.. Colaman! (…)

Bütün bu sözler Mankurt’a hiçbir şey hatırlatmıyor, ona hiçbir etki yapmıyordu. (…)


Nihayet Mankurt’un fırlattığı öldürücü ok, annesinin sol böğrüne saplandı!

Birçok dönemin muktedir Juan Juanlar’ı, kendi mankurtlarını devşirip onları besleyerek kendilerine itibar verse de efendilerine köpek gibi sadık mankurtlar çoğunluğu teşkil edemez. Çünkü mızrak çuvala sığmaz. Fakat modern dönemde birtakım ideolojiler, gerek devletlerin propagandalarıyla gerekse küresel kitle iletişim araçlarıyla toplumun tamamını etkileyebilecek bir sihirle mızrağı çuvalın içindeymiş gibi gösterebiliyor. Böylece mankurtlar elle sayılamayacak kadar kitlesel bir çoğunluğu teşkil etmeye başlıyor.

İnsanlar, kendi üzerlerinde tasallut eden güçlere karşı böyle efsaneleri hatırlayarak yaşadıkları zamanın olaylarına sağlıklı bir şekilde bakabilir ve böyle anlatıları tekrar tekrar şartlara göre yorumlayarak her dönemde güncel tartışma zeminini oluşturup teyakkuzda kalabilirler.

Önce herkes yaşadığı ülkedeki maşeri vicdanı mankurtlaştıran iktidar yapılarını muhasebe etmeli. Sonra bu iktidar yapılarını besleyen küresel Juan Juanlar’ı ve onların ilişki biçimlerini, bağlantılarını görebileceği siyasi, ekonomik, askeri taraflara projeksiyonu tutmalı. Beni, çocuklarımı, akrabalarımı, arkadaşlarımı, memleketimi, ülkemi, dünyayı tahakkümü altına almak isteyen güçle Gazze’de yaşananlar arasında ne gibi bir bağlantı vardır?

Kimler bu katliamı gerçekleştirip kimler buna destek oluyor? Kimler buna köstek olabilme kudretini hadım ettirmiş durumdalar. Bunu takip etmek gerekiyor. Enenmiş, burulmuş, iğdiş edilmiş sözde iktidarlarla efendileri arasındaki ilişkide turnusol kâğıdı bütün açıklığıyla bugün Gazze’dir. Kendi zayıf toplumlarında her türlü erkeklik oyunu oynayanların, Gazze’deki çocukların bombalarla değilse açlıktan ölmesi karşısında er-kekliklerinin nasıl akamete uğramış olduğu sarahatle görülmelidir.

Hadım kelimesi hizmet’le aynı kökten gelir: “Kısırlaştırılmış, enenmiş erkek, tavâşi.” Misalli Türkçe Sözlük, kelimenin bu anlamını, Türkçede kazanmış olduğunu söyler. Genelde erkeğin hayalarının kesilmesi, ezilmesi suretiyle yapılır, fakat tenasül uzvu kesilerek de yapılabilir.

Rahmet Peygamber’i, Hadım olan bizden değildir” “Kölesini hadım edeni biz de hadım ederiz” diyerek meseleye nasıl bakılması gerektiğini keskin biçimde bize göstermiştir. İslam; insanların da hayvanların da hadım edilmesini yasaklarken kaynaklar hadım hizmetkâr kullanımını İslam tarihinde Emevîler’den Muaviye’ye kadar götürürler.

Şimdi Mankurtlukla hadımlık arasında Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel romanı üzerinden bir bağlantı kurmaya çalışalım.

Romanın başkahramanı Yedigey’in kuvvetli erkek bir devesi vardır, Karanar. Bu deve çiftleşmek için kış aylarında zincirini koparıp uzak köylere kaçıp sahibinin burnundan getirse de Yedigey onu hadım etmez. Çünkü Karanar gibi çift hörgüçlü, son derece dayanıklı cins bir devenin soyu devam etmeli.

İnsanın mankurtlaştırılmasının hikâyesini anlatan yazarın, romandaki kahramanının devesini hadım ettirtmemesi dikkatle düşünülmelidir. Dönemin Sovyet ideolojisi, milletlerin kendilerine yabancılaşmasına sebep olurken özgür ruhlu Yedigey, dizginlenmesi zor devesi Karanar’ı iğdiş ettirmeyerek buna bir cevap veriyor. İğdiş edilen hayvan kendine, soyuna yabancılaşır, beden yapısı değişir, tıpkı romandaki devlet ideolojisinin etkisindeki mankurtlaşmış tiplerin kendilerine yabancılaşması gibi.

Gazze’de yaşananlar, kimin mankurt, kimin hadım olduğunu açığa çıkardı. Gazze’deki soykırımı umursamayan kim varsa mankurtlaşmıştır. Gazze’deki soykırıma karşı bir şeyler yapabilecek iktidarı var gözüküp de bir şey yapmayan ne kadar yapı, kişi varsa hadımlaşmıştır.

Kâfirler, mankurtlaştırdıkları hadımları, hizmetlerine hâdim ettirirlerken bunu görünür görünmez eğitim (iğdiş)lerle iyiye hizmet ediyor yanılsamasıyla yaptırırlar. Mankurt-hadım, kime hizmet ettiğini bilemeyecek kadar ciddi bir propaganda işkencesinden geçmiştir. Böylece iyiyle kötüyü tefrik edebilecek hususiyetlerini kaybetmiştir. Tıpkı A’râf Suresi’nde geçtiği şekliyle:

“Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.”

Mankurtlaşmaya karşı “biz”i koruyacak hafızamız, “biz”im en değerli tarafımızdır. Neyin “biz”im için iyi, neyin “biz”im için kötü olduğunu belirleyen şey hafızadır. Oradaki “biz” ise “millet”tir. Hadımlığa karşı er-lik ise zayıfın yanında olmak zalimin karşısında tavır alabilmektir. Er, er-meydanında belli olur.

#mankurt #hadim #er #cengiz #aytmatov #hafizamiz #biz #yedigey #karanar

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.

YAZARIN SON YAZILARI

Üçyüzaltmış Derece Halk

Üçyüzaltmış Derece Halk

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Yok!

Yok!

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Acılarımız Hafifledi

Acılarımız Hafifledi

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Dünya Bir Oda

Dünya Bir Oda

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.