Mustafa Özbilge Mustafa Özbilge Dıngılım

Silinen Tablomuz ve Hasan Karaman

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Yayın: Güncelleme:

Taraklı, birkaç yüz odadan oluşan koca bir konak. Konağın salonunda çok heybetli bir tablo var. Büyük aile resminin olduğu bu tabloda kimler yok ki? Herkesin hafıza gücüne göre tablo genişliyor ve yeniden resmediliyor. Yeni yeni simalar var resme giren. Yine bazı kişiler zayıf hafızalardan yavaş yavaş silinerek resmi daraltıyor.

Bu tabloda, sadece dünden bu güne gelip geçmiş kimseler değil, birbirinden farklı rengârenk manzaralar da var. Dağlar, bahçeler, dereler, yaylalar, sokak araları, oyunlar, evler, ramazanlar, camiler, teravihler, bayramlar, düğün, sel, doncak, kış, hıdırellez, aşk, panayır, okul, ölüm… Tablo büyüdükçe büyüyecek derken bakıyorsun, bir şeyler de birbiri ardınca siliniveriyor bellekten. Boyalar damla damla eriyip akıyor ahşap zemin üstüne…

Bunun önüne geçebilmek için bazen bir kahvehanede, bazen bir otu(r)mak evinde; herkes diğerine zihnindeki mekânı, zamanı, olayı hatırlatıyor. Konağın ortak kilerindeki salçayı, tarhanayı, keşkeği, ekmek makarnasını, elma, erik kurularının tatlarını, kokularını anlatıyor.

Geçmişin sayfalarından okunan her bir satır, başkası tarafından tamamlanarak şiire dönüşüyor. Fakat yabancı biri, konağa misafir olarak gelip gözlem yapsa insanların bu büyük konağın içindeki ilgilerini, bir sevgi olarak okuyabilir mi?

Odalardan birinde parmağı sızlatan bir kıymığın haberi kulaktan kulağa bütün odaları dolduruyor. Doğumdan ölüme dek takipte herkes herkesi. Fakat bu yakından takip, sevginin bir ifade şekli mi?

Tamamen öyle olduğunu söyleyemesek de tamamen öyle olmadığını da söyleyemeyiz. Cevabı karmaşıklaştırmamın sebebi, cevabın gerçekten zor olmasıyla ilgili.

Hasan (Karaman) abinin ansızın gidişiyle bildiğimiz bir şeyi yeniden öğrendik: ölümü ve sevgiyi. En çok bildiğimiz şeyin, ne kadar da az bilindiğini… O şeyin, kendini unutturup sonra bize beklemediğimiz bir anda tekrardan hatırlatmasını…

Birbirini sevmeyen insanların yaşadığı bir ilçe değil burası. Birbirine olan sevgiyi içten yaşayan, fakat dışa yansıtmayanların beldesi.

Taraklı’da, çarşıda bir arkadaşımı görürsem onun sadece elini tutmuyorum. Ona sarılıyorum. Yanaklarından öpüyorum. Bunu çevremdekilerin garip karşıladığını bile bile yapıyorum.

Kimsenin sevgisi, benim arkadaşlarıma olan sevgimden az değil, belki daha çok... Ama sarılmıyor, öpmüyor, güzel söz söylemiyorlar birbirlerine… Takılıyorlar, iğneliyorlar, kızdırıyorlar, alay ediyorlar, gülüyorlar, ama doğrudan sevgiyi ifade edecek tek bir kelime yok aralarında. Ne yaşıyorlarsa içten yaşıyorlar o duyguyu.

Evleneceğim vakit, kız tarafı beni Hasan abiye sormuş. O vakitler işsiz bir öğrenci olan benim için: Kızım olsaydı verirdim, demiş, hiç tereddütsüz. Muhabbetin şahitlik üzerinden tecellisidir bu. Peki, ben Hasan abiye kendisini sevdiğimi söyleyebildim mi hiç? Hayır. Oturduk çay içtik, herkes gibi… Sohbet esnasında birbirimize neyi yansıtabildiysek o kadar…

Hâlbuki senelerce çarşıdaki dairesini bizim TAHİDER’e huzurlu bir mekân kılmıştı. Durabildiğiniz kadar durun, demişti. İyiliğe, sadece bize açtığı bu mekânıyla değil, Taraklılı öğrencilere burs temini için her yıl kurban derisi topladığımız vakitlerde de vesile olmuştu. Bizi sevdiğini biliyorduk; ama biz sevgiyi gösterebilmiş miydik kendisine?

Elbette insan sevildiğini dolaylı bir şekilde de olsa anlar. Ama ya anlayamazsa… 

Gelenekten, örften, adetten, görgüden, kültürden deyin… Her nedense iyi bir şey değil bu. Sevgiyi göstermek noktasında tasarrufa değil, geçmişteki tutumluluğumuzu telafi ettirecek kadar israfa ihtiyacımız var.

Ölüm gelip kapımızı apansız çalmadan Peygamber aleyhisselamın hadis-i şerifinde geçtiği şekliyle “Biriniz kardeşini seviyorsa ona sevdiğini söylesin” manasını hayata yansıtmamız gerekmekte. Sevgiyi söylemek hafızada/kalpte yer etmektir. Oysa birini yerinden etmenin temel sebebi, mukabelesizliktir.

Koca Konak yerinde duruyor. Biz de merdivenlerden sofaya, odalardan odalara dolaşıp duyoruz hep birlikte... Tablo duvarda asılı, gözümüzün önünde sürekli değişiyor manzara, mekânlar, olaylar, insanlar… Şimdi sorarım size ey resmin içindeki Taraklılılar!

Şu tablomuza rengini veren nedir?

#konak #tarakli #hidirellez #panayir #ask #dereler #sokak #dereler #daglar

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.

YAZARIN SON YAZILARI

Üçyüzaltmış Derece Halk

Üçyüzaltmış Derece Halk

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Yok!

Yok!

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Acılarımız Hafifledi

Acılarımız Hafifledi

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Dünya Bir Oda

Dünya Bir Oda

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.