Küpün Dışına Sızanlar
Her dönem olduğu gibi günümüzde de yolsuzlukların yapıldığını, haksız kazançla kasaların ve keselerin doldurulduğunu, elde edilen sermayenin kimlerin elinde biriktiğini ve bunların zamanı geldikçe ortaya bir bir çıkarılacağını ve hesabının da sorulacağını biliyor ve öyle inanıyoruz. Ülkemizi seven her vatansever bildiği, gördüğü yanlışları ortaya koymada artık cesaretini gösterme zamanı gelmiş ve geçmektedir. Elde ettikleri haksız kazançla geleceklerini garanti altına aldıklarını zanneden bu şuursuz mal hastalığına yakalanmış kişiler aslında oturdukları binanın temeline dinamit yerleştirmekteler. Ne zaman ve nasıl patlayacağı bilinmeyen bu dinamitler onları top yekün perişan edecek ve dünyaya geldiklerine de bin pişman olacaklardır. Başkalarının kazandıkları malların çeşitli alaverelerle elinden alınıp onları fakirliğe mahkûm eden zihniyetlerin yeryüzünde mutlu bir hayat sürmeleri de olanaksızdır. Çünkü kimsenin ahı kimsede kalmaz. Haksız kazançla yaşam sürekli değil sürelidir. Bunların tarihte birçok örnekleri vardır. “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” atasözümüzü hepimiz biliyoruz. Kim ki geleceğini haksız kazançlarıyla belirlemek düşüncesine sahipse, bilmeli ki, kendisi o kazanç zannettiği haksız sermayenin içinde mahvı perişan olacaktır. İşin en acı tarafı da insanlığa hizmet getirme adına yapılan işlerdeki yolsuzlukları, bu ülkenin öğrenim görmemiş ve eğitilmemiş insanları tarafından yapılmıyor. İlim ve irfandan uzak tutularak çağdaş eğitim diye yapmış olduğumuz eğitimin içinden çıkmış akıllı bilgili, çoğu yüksek öğrenim görmüş, ancak menfaatinin esiri olmuş iç disiplini oluşturulmamış insanlar tarafından yapılmaktadır. Ne acı ki, “bir okul yaptıran bin hapishane kapatır” diyenlerin tezi de böylelikle çürütülmüş durumdadır. Akılları durduracak bu sosyal vurgunların ardı arkası maalesef kesilmiyor benim ülkemde. Kesileceğe de benzemiyor. Nerde hata yaptığımızı da oturup düşünme fırsatını kendimize vermiyoruz. Bu güzelim ülke bu kadar acımasız insanların elinde bırakılamaz. Bırakılmamalı da. Yanlışı yapanlar değil, yanlışı söyleyenler suçlanıyor adeta, bu durum karşısında kaç babayiğit çıkıp ta gördüğü yanlışları söyleme cesaretini kendinde bulabilecek. Cesaretimizin her geçen gün kırılmasının sebebi de, doğru sözlerin dinlenmemesinde ve gerçeklerin saklanmasında yatmaktadır. Ülkemizi seven ama yapılan yanlışların karşısında mücadele edemeyen ve zor durumda bırakılan insanlarımızın sayısı her geçen gün azalmaktadır. “doğruyu söyleyenler hep dokuz köyden kovulanlar” oldu. Onuncu köyün yolcuları! bir araya gelmenin zamanı gelmedi mi? artık. Kovulanların sayıları köy değil artık, büyük kentler kurabilecek sayıya ulaşmıştır. Bir araya gelerek ses birliği, güç birliği oluşturmamız gerekmiyor mu? Neyi bekliyoruz…
Hiçbir olumsuzluk kendi kendine çekip gitmez. Güneşten yararlanmak isteyenler, önce gölgeden çıkmaları gerekir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, görebildiğimiz hiçbir olumsuzluğu görmemezlikten gelmeyelim. Eğer geleceğimize güzel bir dünya bırakmak istiyorsak, bunun için gereken çabayı esirgemeden ne zaman nerede nasıl olursa olsun anında müdahale edelim ki, kötülükler kök salıp insanlığın mutluluğunu engellemesinler. Bu durum çok değer verdiğimiz minik yavrularımız ve torunlarımız için en güzel sigortadır. Olaylara hakemlik yapmaktan öte taraf olmamız gerekiyor. Tuttuğumuz taraf ise hak ve hakikat tarafı olmalıdır. Aksi takdirde yarın huzuru mahşerde torunlarımızın elleri yakamızda olacaktır. O zaman bir topitopla ya da ufak bir hediyeyle onları ikna edemeyeceğiz. Ne olur boş verenlerden olmayalım, haksız kazançlardan sefa sürmek isteyenlere de bu fırsatı vermeyelim diyor hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Hoşça kalın değerli dostlar…
#