Bu Gidiş Nereye?
Değerli dostlar,
Türkiye topraklarında yaşam süren sessiz çoğunluğun geleceği, yani geleceğimizin üzerinde bir yorum yapacağım. Fal bakmayacağım. Gidişatın sonu, yani bizleri bu yol, bu tutum ve bu davranışlar, aynı zamanda sorumsuzluklarımız mutlaka bir yere götürecek. Ben şimdi sizlere varacağımız yer neresi olacak. Onu açıklamaya çalışacağım.
Evet değerli dostlar,
Türk toplumu nereye götürülüyor? El cevap. Sizler ister hikâye deyin, isterseniz fal deyin, kısacası ister inanın isterseniz inanmayın. Ben düşündüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Keyfi iyi olanlar şimdilik güler geçer bana. Sıkıntısı olanlar da, bazıları katılır, bazıları da boş ver canım dünyaya bir daha mı geleceğiz. Üç kuruşluk keyfi mi bozmayayım diyerek aldırmaz. Ama her ne olursa olsun duyarlı ve iç disiplinini koruyan insanlarla en azından dertlerimi paylaşırım diye düşünüyorum. Zaman hakemlik yapma zamanı değil. Zaman boş verip dünyayı ben mi kurtaracağım deme zamanı hiç değil. Zaten insanımızı bu hale getirdiler. Amaç buydu. Ama hala bitiremediler. Bunların istatistikleri her gün tutuluyor. Adamlar senin camide ki okunan hutbeni bile takip ediyorlar. Cemaate sorsak bu hafta hangi hutbe okundu diye, % 80 ni bilmez. Bende onlardan biriyim. Arada iyi bir hutbe okunsa da onu da biz kaçırıyoruz demek ki. Ama dışarıdakiler batılı dostlar(!) hiç kaçırmıyor. Diyeceksiniz belki bunlardan bize ne? Bu dediklerin karın doyuruyor mu? Bizlere iş veriyor mu? Çocuklarımıza iş buluyor mu? Evet, ben sizleri çok iyi anlıyorum. Çünkü hepimiz geçim derdine düşürüldük. İş kurma değil hayalimiz, iş bulma oldu. Çocuğumuzu bir işe soka bilsek diye düşünüyoruz. Çocuğumuza bir iş kura bilsek diye kaçımız düşünebiliyor? Bırakın lise bitirenleri, üniversite okuyanların bile kaç tanesi iş kurabiliyor? İş kurmayı boş ver, kaç tanesi iş bulabiliyor. İşte derin oyun burada. Güzel ülkemizin imkânları çok ama bunlar bizlere verilmez. Bizlere bırakılmayacak kadar değerli onlar. Çünkü bizden sadece işçi olur. Karın tokluğuna çalışacak ve bu hayata alışacak. İşte okullarımız başta olmak şartıyla, yetenek geliştirecek eğitim(!) yuvaları maalesef yetenek köreltiyor. Bakmayın koca koca binaların üzerinde ki koca koca levhalara. Sakın sizleri kandırmasın önünde atılan nutuklar, süslü püslü laflar. Kaç nesil gitti böyle biliyor musunuz? Sen kurtuldun da çocuğun mu kurtulacak. Güldürmeyin beni. Umut beşerin ekmeğiymiş. Yersin yersin midene bir şey inmez. Gerçekleri görmemiz lazım artık. Okuyanların % 30 işsiz. % 60 şı okuduğu alanda iş yapmıyor. Sağlam bir eğitim politikası kuramadık. Ama çok sağlam bir tüketim politikamız var aynı zamanda uyutma politikamız var. Vaatler bol, ama hepsi lafügüzaf. İhracat ve ithalat bunu açıklıyor. Dış borçlar almış başını gidiyor. Atalarımız borç yiğidin kamçısı demişler. Doğru da alnına şaklamazsa… Evet, geleceğimiz okul bitirmiş, diplomayı almış, ama yeteneklerinden arındırılmış, sadece bir tas çorba bir dilim ekmek zihniyetine kavuşturulmuş bir nesil... Muasır medeniyyet mi? bizim neyimize. Şimdilik iş arıyoruz, önce karnımız doysun, ondan sonrada uyuruz.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, bizler, bize söz verenlerin sözleri yerine getirilmediğinde, eğer onlara bunun hesabını sorabilirsek. O zaman bazı şeyler değişmeye başalr. Olup bitenleri oturduğumuz yerde söylenir durursak daha da kötüye gider, bu günlerimizi de arar duruma geliriz. Güneşten yararlanmak istiyorsak, gölgelerden çıkalım diyor hepinizi en derin duygularımla selamlıyorum. Değerli okuyucularım.
Kalın sağlıcakla.