Aynı Hamam Aynı Tas
Yolsuzlukları hiçbir iktidar kendi döneminde görme ve üzerine gitme cesaretini tam olarak gösteremedi. Ya da takip edemedi. Acaba onlarla ortak mı çalışıyorlar, onlardan mı besleniyorlar diye insanın aklına gelmiyor değil. İktidardan uzak kalanlar, ülke soyuluyor diye bas bas bağırırken, iktidarda olanlar ise hani nerede diye haykırıyorlar. Yıllardan beri iktidarların sesi hep aynı. Kim iktidar olursa olsun, hep aynı sözleri işitiyoruz. Tabiki muhalefette olanlardan da muhalefetin sesini... Anlamak mümkün değil. Aslında soyulan halkımız, yani bizleriz. Geleceğimiz. Peki soyanlar kim? Halk ne yapıyor derseniz ortada hakemlik. Seçimden seçime oy kullanarak, yeni seçilmiş şahsiyetleri yolsuzlukları yürütmek için mi? iktidara taşıyor. Görevimiz sadece bu mu? Arkadaş, seni senden başka kimse kurtaramaz. Eğer kendini ve geleceğini düşünüyorsan önce iktidarla muhalefetin kavgasını dinlemekten vaz geçmelisin. Gördüğün her yolsuzluğu yetkililere duyurmak için avazın çıktığı kadar bağıracaksın. Sesini hem iktidar hem de muhalefet duysun. Belki de bunlar kayıkçı kavgası yapıyorlar. Bizde kurtarıcı bekliyoruz. Seni senden başka kurtaracak yok kardeşim. Ha… Bunu anlayamaz ve kavrayamazsan işin zor demektir. Daha çok beklersin kurtulacağız diye. Yedi sülalen aynı oyunu izleyerek göçtü bu faniden. İki kardeş bir babanın mirasını bile bölüşürken kavga çıkarıyor ise, elin oğlu seninle neyi paylaşacak. Bakma atılan nutuklara. Doldurma beynini boş sloganlarla. Alın terinle helal olarak kazancının kıymetini bil. Verdiğin vergilerin nereye gittiğini iyi takip et. Bana ne, sana ne deme. Sömürülenler sömürenlere karşı birlik olmadığı sürece, aynı zamanda hesabını sormadıkları sürece de bu vahim oyunun sonu gelmeyecektir. Neymiş kriz geliyormuş. Kriz bizim için hiç önemli değil. Yok ki bir şey kaybedelim. Zaten dibe vurmuşuz. Tasasını biz mi çekeceğiz. Bana iktisattan bahsediyorlar. Onu siz sabahlara kadar tabak kıranlara anlatın. Viski içenlere, bar pavyon gezenlere anlatın. Vatandaş gece lambasında oturuyor. Bazıları da sokak lambalarının ışığından faydalanıyor. Benim ne kaybedeceğim bir şey var. Nede vurabileceğim bir vurgun. Ben vatandaşım arkadaş. Et olmadığı zaman otla beslenen, ya da et dokunurmuş diye kendi kendine nasihat eden, bayramdan bayrama kurban etiyle beslenen bizler, hayattan korkmuyoruz. Vız gelir tırıs gider. Kömürü bile gram gram yakan, olmazsa yakmadan oturan bizlerin sizler kadar derdi yok. Ne katımızın kirası, ne de yatımızın vergisi var. Eh işte bizde yaşayıp gidiyoruz senin yaşadığın dünya da. Umut beşerin ekmeğiymiş, ye memo ye… Ayıpları yamalarla örtmek işinize geliyor. Sokaklarda yatanlara zaten bakan yok. İnsanlar ve insancıklar bizim ülkemizin gerçeğidir. Lafla peynir gemisi yürümüyor beyler. Birileri aç gezerken birileri deveyi hörgücüyle yutuyor. Ve ardından zaman aşımına uğramış suçsuz mağdurlar(!) Ne hoş değil mi? yasalar bile kimlerin yanında olduğu belli. Umut ve emek sömürüsüne devam ediyoruz. Halkı kurtarmak isteyenler kasasını ve kesesini birde yandaşlarını düşünüyorlar. Birde çarkı çeviren bukalemunları var yanlarında. Hokkabazları ve sihirbazları da çevrelerinde eksik değil. Ben bu vatanı kurtarayım çığlıkları yok artık, ben götüremiyorum, ben soyamıyorum çığlıklarını duyuyorum sadece. Şöyle aklananlara bir bakın. Kendisi hak edip de kendi emeğiyle zengin kaç yiğit var. Vatandaşın gönlünde aklanan acaba kaç lider var, ya da yandaşı? Ama mahkemeler kurulmuş kurallarıyla aklıyor paklıyor. On lira çalmanın cezası dokuz lira, bir lira kârdasın. Soy soya bildiğin kadar, doy doya bildiğin kadar. Dünyanın neresinde böyle bir çiftlik var. Dün ülke soyuluyor diyenler bu gün iktidar değil mi? şimdi korunuyor mu acaba? Aynı hamam aynı tas, tellaklar değişiyor. Vatandaşın gözüne sabun köpüğü kaçmış, bir türlü gözünü açıp bakamıyor. Tellakların bile değiştiğinden haberi yok. Zaten boğaz tokluğuna çalışan bir insan neyin hesabını yapabilir ya da sorabilir ki? Bir evde beş kişi yaşıyorsa en az üç kişi çalışmak zorunda. Birinin ki ev kirası, diğerinin ki, elektrik, su ve yakacak. Diğerininki de eh işte, ölmeyecek kadar yemek içmek. Benim gördüğüm manzara bu.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, sömürü sistemlerinde denge unsuru yoktur. Çünkü sistemden çıkar sağlayanlar dengeleri kendi leyhleri için bozmuşlardır. Bunun için doğru iş yapan sevilmez, işi doğru yapanlar pirim yapar bu sistemler de. Yanlışı doğru uygulayanlar da bol bol övülür ve ödüllendirilir. Kendi kendilerine verdikleri unvanların da halk gözünde bir itibarı yoktur. Emanet ehline verilmediği için de gelişme ve değişme olmaz. Böylelikle çağa ayak uyduramaz ve çağdan kopar, ilim ve irfandan da böylelikle uzaklaşmış olur. İnsan için en önemli olan iki şey hakkın rızası ve halkın teveccühüdür. Gerisi lafıgüzaf...
Siz farklı düşünüyorsanız canınız sağ olsun.
Kalın sağlıcakla değerli dostlar.
Günün sözü: Çok adamlar gördüm altında makam yok, çok makamlar gördüm üstünde adam yok.
#