Önce kendimize adil olup,fikir ve eylemlerimizle iyilik ve güzellik adına neye hizmet ettiğimizi sorgulamamız gerekmez mi?
Yayın: Güncelleme:
“MEY BAHİR” VE NURULLAH
Çanakkale savaşlarının hatırasını, şehitleri gibi bağrında saklayan Gelibolu’yu ziyaretlerimden birinde idi; bütün şehitliklerin huzurunda birkaç sefer bulunmama rağmen her seferde farklı bir saygıyla idrak ediyordum yaşatmak için ölüme kanat açanları…Her köşesi tarihi abide olmuş, şehadet kadar kutsallaşmış bir toprak parçası … "Seddül bahir" ve "Kilit bahir" de sadece bir mevki değil, yaşanan destanın maneviyatıyla şereflenmiş bir sembolü olmuştu "Çanakkale destanının"… Hira (nur) dağının sadece bir dağ olmayıp, onu şerefli kılanın hatırasını ve nurunu taşıdığı gibi…
Kale dibine geldiğimde gördüğüm manzara kanımı dondurmuş gözlerime inanamamıştım.Tamamı şehit mezarı olmuş o yarımadanın maneviyatını idrak edemeyen bir beyin ,oraya bir meyhane açmış ve adını “mey bahir” koymuştu.Seddül bahir, Kilit bahir ve mey bahir… Uyuşmuş beyin hücreleriyle umarsızca bulduğu bu isim ne kadar cazip gelmişti kendisine kim bilir… Kameramı çıkarıp meyhaneyi ve levhasını kayda aldım; Kültür Bakanlığına bu saygısızlığı bildirmek ve belgelemek için. Şehitlerin kucağında yapılan işi ve kullanılan ismi hazmetmek çok zor. Kısa bir süre sonra karşılaştığım bir Çanakkaleli ile yaptığım sohbette bu olayı dile getirdim. Dedi ki: orada yangın çıktı ve orası tamamen yandı…Daha sonra gittiğimde gördüm bu ayıp, günahları arındıran ateşle temizlenmişti…
Gocunmam kişinin yaptığı meslek değil. Kişisel olarak kabulünü mümkün görmediğim bir mesleği icra edene söz söylemeye,mevcut sistem hukuku içinde hakkım olmadığını bilenlerdenim. Vebali kendisine aittir. Ama kutsalımın süfli iş ve mekanlarda kullanılması da, farkında olunsun veya olunmasın bana sahip çıkma hakkını verir. Bir kişinin kendi siyasi görüş ve düşüncelerine uygun olarak yazdığı senaryonun ifadesinde “Nurullah” kavramını kullanması gibi…
Kişinin her türlü görüş ve düşünceleri kendini bağlar. Bu görüş ve düşünceler o şahsın, bilgi, idrak, basiret, feraset, adalet gibi içsel duygu ve kazanımlarını ifade ettiği gibi, taassup, hoşgörü, saygı, ideolojik kilitlenme ve tarafgirlik gibi davranış biçimlerinin de dışa yansımasıdır. Kendi görüşlerini dikte ettirircesine sunmak başkadır ki bu davranış bilimsellik dışında, sunulana da saygısızlıktır. Bir düşünceyi tespit olarak paylaşmak ayrı bir şeydir. Ama her halükarda toplumun bir kesiminin değerlerini hiçe sayarak,kendi zannınca yargılamak da bilimsellik dışında hoşgörüsüzlüğün veya kilitlenmişliğin tezahürüdür. Bunları ifade ederken de toplumun inanç ve manevi değer kavramlarını, ister bilinçsizce, isterse umursamadan kendi zannına malzeme etmek, ayrı bir densizliktir.
Nurullah kavramını köşesinde ele alan yazar kardeşimiz yeterince açıklamasını yapmış, fazlasına gerek yok. Nuru algılayamamanın nâra kapı araladığını da bilen bilir. Nur kavramını, bugün adıyla anılan bir görüş topluluğuna indirgemek veya Kur’an ifadesiyle “sağ ehli, sol ehli” kavramlarını, bu gün ekonomik sistem olarak anılan sağcılık ve solculuk zannetme düşüncesi, ”nur”dan duyulan paranoyak korkunun veya inatçı cehlin “Nurullah”tan olan Kur’anı idrak edememe neticesidir sanırım.
“Muhakkak ki Allah adaleti,iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri,fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl-90)” emri ile sosyal hayatın barış ve huzurunun temelini kuran Kur’an nuru, toplumda “Yiğidi öldür hakkını yeme” atasözünü kültür olarak oluşturmuştur. Düşüncede,eylemde adaletin kaybolduğu kadar yerini, haksızlığın, huzursuzluğun, kargaşanın ve anarşinin alacağını unutmayalım.
Önce kendimize adil olup,fikir ve eylemlerimizle iyilik ve güzellik adına neye hizmet ettiğimizi sorgulamamız gerekmez mi ?
Müşterek değerlerimizle bağdaşmayan bu tür ibretlik olgulardan birisini çok iyi anımsarsanız. "Kadeş Vapuru'nun" 1960-lı yılların birinde Çanakkale'ye gelişinde yaşananlar da ibretlikti.. Ahi.
Metin GİRGİN
20.01.2010 / 17:45:26
Haluk bey, kelimenin tam anlamıyla enfes bir yazı olmuş.. Tebrikler..
mehmet raif
24.01.2010 / 21:20:41
üstad o yazıya alt yorumlar yetersiz kalmıştı.bundan güzel açıklama olamazdı.ilminiz,tecrübeniz ve kaleminizle birleşince bu kadar güzel bir açıklama yazısı çıkmış.kaleminize sağlık...
A.Haluk Pektaş
27.01.2010 / 20:54:10
Kıymetli dostum AHİ NACİ'nin yorumu üzerine:
Değerli okuyucularım,on dört gündür bir gezideydim.İnt.tin olmadığı yerlerde bu yazımı da kayda aldığım bellekten bir hafta önce int.kahvesinden (cafe diyemiyorum.)gönderdim.Ancak bugün T.Ajansı açabilmek mümkün oldu.
Çanakkale adı geçtiğinde aklıma önce şehitler gelir,sonra yüreğim sızlayarak Ahi Naci kardeşimin bahsettiği "Kadeş Vapuru"hadisesi aklıma gelir.Bu yazıyı hazırlarken de aynı duyguları yaşadım.Ve değinmeyi bir an düşündüm ama yüreğim sancılandı unutmak istedim.Ama Ahi Naci kardeşimin aynı olayı anımsaması ve anımsatması belki bir tevafuk(uygunluk)...Belki o kutsallığın adına anılması gereken ibretlik bir hadise...Olay yaşandığında lisede idim çok üzülmüştüm.Duyguda müşterek olan çok değerli dostum A.Naci kardeşimin de işaretiyle şehitlerimize vefa borcu olarak inşallah bu olayı anmak bir ibret levhası olacaktır...
Ahi Naci İşsever
28.01.2010 / 12:48:53
Gene de o: "Yüreğim sancılandı unutmak istedim!" dediğin yerde beklemenni, bıdıklamamanı" öneriyorum. Esenlik dileklerimle. Ahi Naci.
Tevfik Kaymaz
31.01.2010 / 12:44:40
Ben bu yazıdaki ifadelerin hepsini aldım kabul ettim. Dahası hakkında açıklama yapnayı gerekli görmüyorum. Bir başka konuyu burada açalım nedersiniz? Nur kavramını , Allah'ın Nur u ile ilgili konuyu da yazımda yanlış bir isim kullanmış olduğumu kabul edeyim ve buradan tasnif edelim.
Peki şunu sorsak : Zat ı muhterem in ismi nurullah değilde Fettullah Gülen olsaydı ve FGÖ diye bir örgütten söz etseydik ,yazının adıda
"Adım adım Anadolu İslam Cumhuriyeti ne Doğru" olsaydı neler düşününürdük? Yanıtlarınızı merakla bekliyorum.
Bakınız dikkatle inceleyiniz "Türk islam cumhuriyeti" bile değil Anadolu islam cumhuriyetinden bahsediliyor. Bunun nedemek olduğunu anlayabileceğimizi umuyorum.
Nur a yahut Nar a doğru yani kimlerin ne tarafa doğru gittiğini en iyi Allah bilir. O yönde hiç bir kaygım yok tur Elhamdülillah.
Öncelikle sanırım bu konuda bilinmesi gerekli olan en önemli konu Müslüman olmak illaki her hangi bir tarikat içerisinde olmayı, onun çerçevesini savunmayı gerektirmez.
A.Haluk Pektaş
31.01.2010 / 20:02:29
Sn.Kaymaz,yazı muhteviyatını kabul etmene teşekkür ederim.Bu noktada mutabık olmamız ve bir tartışma konusunun olmamasına rağmen,sorularınız hakkında sırasıyla düşüncelerimi ifade edeyim.1.FGÖ diye bir örgütten söz etseydin,bu düşünce zatınızı bağlardı benim ilgi alanım olmazdı.Adı anılan kişi hakkında her kesin ve her kesimin algıladığı şekilde bir hükmü vardır,şayet kişi hakkında haksız hükümde bulunulmuşsa o kişiye zulmedilmiş olur hesabı onunladır.Bu noktada kişilerin avukatlığına soyunmadığım yazımdaki ifadelerden anlaşılır.Meyhanecinin mesleğiyle değil,kullandığı kavramla ilgilenmem gibi.Kişiler hakkındaki düşüncelerimi topluma sunduğum yazılarda değil,özel görüşme sohbetlerinde beyan ederim ancak;yazımdaki son cümleye bağlı kalabilmek için...
2."Nuru algılayamamanın nâra kapı araladığını da bilen bilir"ifadesi itham değil bir tespittir.El hak doğrudur arasında ince bir çizgi vardır.En fazla bir hatırlatma olarak algılanabilir.>>>>>
A.Haluk Pektaş
31.01.2010 / 20:24:30
>>>>Çünkü hiç kimsenin hiç kimseyi imanî noktada itham etme hakkının olmadığını bilenlerdenim.Kriterler bellidir,kişi kendi konumunu kendisi beirler...
3.Müslüman olmak için,bir tarikat ve cemaat mensubu olmanın gerekli olduğuna inananlardan değilim;ama mensuplara husumet duyanlardan da olmadım.Hatasıyla sevabıyla ülkemin insanını hep sevdim.Doğru algılanmış Kur'an ve sünnet öğretisi ve ameliyle doğru müslüman olunacağına inananlardanım.
Bilmem anlatabildim mi Tevfik kardeş...
Tevfik Kaymaz
1.02.2010 / 13:11:01
Yüz yüze sohbetlerin çok daha verimli olabileceğine karşılıklı olarak doğru şeylerin alınıp verileceğine inanırım. Dilerim yakın zamanda böylesi bir sohbet olanağı olur hatta bu internet gazetesindeki herkes ile böyle sohbet fırsatları oluşsun isterim. Yalnız hiç kimse şüphe etmesin ben insanların inanclarına saygılı , düşmanca ve ön yargı içermeyen her türlü farklılığı insani olarak zenginlik sayan bir kardeşinizim...Benim derdim bireylerle , bireylerin kutsallıklarıyla değil. Asıl bu en masum duyugların ticaretini yapanlarla , hem hak düşmanlarıyla , hem halk düşmanlarıyla.
Bu anlamda farklı düşüncelere hoşgörülüyüm ama kendi farklılıklarıma da aynı özen ve hoşgörü ile yaklaşılmasını beklemek hakkım.
Sanırım bir şeyleri farklılıklarımızla renklendirmek ,zenginleştirmek ,geliştirmek gibi bir kaygıdan dolayıda buradayız.
Bu konuda biraz başarılı olabiliyorsak Ne mutlu.
Ama yok eğer çoğunluk biz bu kadar farklılık istemeyiz bizi bozar diyorsa onada bakarız.
Saygı ve selamlar.
M. Ali ÇINAR
2.02.2010 / 11:17:20
çok değerli ve kıymetli, farklı görüşleri savunan kardeşlerim. TARAKLI AJANS İnternet Gazetesi amacına ulaşmak için çaba sarfediyor. Değerli Köşe Yazarlarımızın fikir ve düşüncelerini bu gazeteyle okuyucularına duyurma fırsatını yazarlarımıza sunmaya çalışan bir çabamız var. Bunu başarabileceğimize inanıyoruz. Biz hepimiz bu güzel vatanın insanlarıyız. Tabiki farklılıklarımız olacak, çünkü farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir. Ama şuna inanıyorum ki hepimiz güzel ülkemizin daha iyi olması için çabalıyoruz. Eleştiri olsun. Herkes düşüncesini yazsın, ancak kullanılan cümlelerde kırıcı kelimelere yer vermesek diyorum. Bu İnternet Gazetesinin amacı bu. Onun için biz farklıyız, farklı olacağız diyoruz. Yakın bir gelecekte Tüm köşe yazarlarımızla bir araya gelerek yüzyüze hasret gidereceğimiz günü bekliyorum. Tüm Köşe Yazarlarımza saygılarımı sunuyorum. Hepinize katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Kalın sağlıcakla...