İşbirlikçilik
Türkiye artık bir çok yapay ayrışmaları geride bırakmak ve gerçek bir ulusal birlik anlayışını yeniden geliştirmenin eşiğindedir. Her dibe vuruş , çürüme süreci ne kadar zor bir sürec olursa olsun illede bu zorluklar , sürecin sonunda oluşacak bir yeninin doğum sancılarını da bünyesinde taşımaktadır.
Ülkemizde bu şekilde ki süreçler daha önce de yaşanmış ama oluşan her yeni çıkış bir süre sonunda bir çok toplumsal denge unsurunun zorlaması ile yerini çöküş ve kokuşmaya bırakmıştır.
Kısacası Atatürk devrimleri ile başlayan toplumsal yükseliş Atatürk' ün ölümünden sonra dalgalı inişli çıkışlı ama hep aşağı yönde bir seyir izlemiş bizi bu günlere getirmiş durumda. Geldiğimiz noktadan daha da ileri bir dip varmıdır? Sorusunun cevabı elbetteki "evet" dir.
Son dönem bizi bekleyen yeni dipler ile ilgili okadar çok düşünce ve öngörüler ürettikki artık bulunduğumuz yerden nasıl bir çıkış yapılacağı konusunu konuşacak enerji bulamaz olduk. Yani olumsuz anlamda daha neler olabileceği konusunda herkes her şeyi biliyor yada tahmin edebiliyor diyebilecek durumdayız. Ama çıkış a dair her çözüm girişimi bir noktada mevcut kokuşmuş gerici statik , dengelere toslayıp yozlaşıyor.
Herkes bu süreçten çıkışın ancak Mustafa Kemal Atatürk' ün işe başladığı yerden yani ""Tüm milli güçleri aynı istikamette seferber etmekten"" geçitiğinide çok iyi biliyor. Hiçbir şey yapmadan seyirci kalındığında ulusu ve vatanı bekleyen geleceğin ne kadar vahim olduğunu bildiğimiz kadar Ulusal birliğimizi sağlamadan bu işlerin içinden çıkamayacağımızı da biliyoruz.
Her girişimin önü bir şekilde ya beceriksiz insanlar tarafından ,ya geçmiş süreclerden kalan kin ve öfkelerin etkisinden yada bizzat iş birlikçi hainlerin gizlice yürüttüğü faaliyetlerden dolayı kesiliyor ve ortaya konan çaba yarım yamalak şekilde başarısız olarak kalıyor.
Bu duruma her girişim yeni bir bölünme getiriyor demek gibi kötümser bir bakış açısının yanında belki her çaba ülkemizin geleceği için mevcut sorunlara karşı oluşmakta olan çözüm kümesini genişletiyor diye iyimserde düşünebiliriz.
Burada " işbirlikçi hainler " gibi iddialı bir söz sarfetmiş olmamız belki bu işbirlikçilik kavramını daha kolay anlaşılır bir şekle sokmamızı da zorunlu kılıyor. Türkiye de emperyalizm ile işbirlikçilik geniş bir anlayışla ele alınmak zorunda.
Türkiye siyaseti tümden işbirlikçi bir çizgi izliyor .
Vatan savunmasının ve vatanseverliğin sağı solu olmayacağı gibi işbirlikçiliğin, vatan hainliğinin de sağı solu yok.
Örneğin bu gün komprador işbirlikçi sol gibi bir kavramdan sözedilir oldu. Bunlar günü açmayan politikalarla gırtlaklarına kadar ihanet e batmış durumda olanlar. Dünya da sosyalist bir bloğun var olduğu tarihlerden kalma "Emepryalizm e darbe vuran her ulusal bağımsızlık hareketi ilericidir" düşüncesi ,nasıl oluyor evirilip çeviriliyor ise ülkemizde bir şekilde "Türkiye cumhuriyeti ne darbe vuran her hareket iyi bişeydir " şekline sokuyor alttan alta "taraf"larına da öyle algılatılıyor.
Eğer bunların "Darbeleri" karşısında yıkılırsa cumhuriyetin yerine neyin kurulacağı ise açıkçası hiç birinin, hiç kimsenin umurunda değil.
Türkiye Cumhuriyeti ola ki başarırlarda yıkılırsa yerine gelecek olan parça parça toprakları ile eski Yugoslavya gibi aralarındaki sınır tel örgü miktarı giderek artacak coğrafi bir bölgeden başka bir şey değildir. "İşte Sol emperyalizmle işbirlikçiği içinde olurmu?" yahu diyen solcu okurlarımız varsa onlara anlatmak istediğimizde bu.
Bu durumda iş birlikçi sağdan da burada sözetmemiz gerekecek az gelişmiş demokrasimiz yani AliCengiz demokrasisi içerisinde emperyalizme hizmet etmenin yolları birden fazla tabiiki.
Muhafazakar milliyetçi diye tanımladığımız kesimler var ülkemizde. Bunarın büyük bölümü ya milliyetçi söylemin ağır bastığı yada islamcı söylemin ağır bastığı partilere oy verirler. Merkez sağ kavramı karmaşıklaşıp yokolmadan önce büyük bir bölümüde merkez sağ partilere oy verirlerdi.
Elli yılı aşkında bu tür partilerin hemen hemen kesintisiz iktidarda olduğunu biliyorsak bugün durumumuza baktığımızda bunların üst düzeyde iş birlikçiliği hakkında fazla söze gerek kalmaz.
Ama bu partilere bu oyları verenlerinde yürekleri Antiemperyalist , ulusalcı , milliyetçi sol vs vs ... dediğimiz kesimler gibi vatan ve ulus sevgisi ile çarpmazmı. Elbette çarpar. Onlarda sağ partilere oy verenlerde , karşılarında Tüm ulusa vatana zarar veren elle tutulur net bir düşman bulsalar "Allahuekber" diyerek üzerine koşarlar.
Maalesef düşman eski savaşlarda olduğu gibi karşı siperde ete kemiğe bürünmüş bir düşman değil. İçimizde.
Bu durumda geriye sadece şunu söylemek kalıyor. Sağında solunda içerisinden işbrilikçi , günü birlik çıkarlar uğruna vatanına ulusuna zarar veren hainleri çıkarttığımız zaman geriye tek bir şey kalır gerçekte.
Bunun adıda Kuvva-i milliye yani milli kuvvetler dir.
Bizlerin Atatürk ten kısa bir süre sonrasında kaybettiğimiz bu güne kadar bir türlü yeniden bulamadığımız "Ruh" budur.
Batıya fazlaca öykünmeci zihniyet bir çok AliCengiz oyununu hep demokrasi adı altında bizlere yutturmuş ulusu illaki bir yolunu bulup birbiriyle kavga ettirmiştir.
Ulusal bağımsızlığımızı geliştirecek insanımızın yaşam standardını yükseltmek için üzerinde gidilecek yürünecek gerçek çelişkiler sorunlar hep perdelenmekte yerine yapay sorunlar , çelişkiler üretilerek halkın gündemine oturtulmaktadır.
İşte bu yapmacık çelişkileri üretip halkı kavga ettiren sofistler , akıl satıp para kazananlar sömürücüler , sahtekarca eğitişimsel özdekçilik oynayanlar ihanetin gerçek merkezidir.
Mesela nedir? Baş örtüsünün , Müslümanlığın , karşıtı laikliktir , Laiklik ise Dinin baş düşmanıdır gibi. Türk ün karşıtı düşmanı krüT tür ( Yazım hatası değil krüT ) gibi Ulusu bir birine kırdırtan yapma çelişkilerle gerçek olmayan sorunlarla oyalayıp gerçeğin önüne bir perde konmaktadır. Bu nasıl mı başlamıştır?
Çok soyut , kolay anlaşılır bir örnekle izzah edelim. Kabul ederiz ki milli mücadele kurtuluş savaşı ile birlikte sona ermemiştir ve halende devam etmektedir. Bu mücadele içerisinde homojen olmayan bir çok unsuru bir arada tutmak zorunda olan bir anlayıştır. Kopma şurda başlar.
Hikayeleyelim;
Ata nın ölümünden sonraki kuşakta gerçekte Atatürk ün kurduğu cumhuriyetin çocukları olan iki yada belki ikiden fazla çocuk pek iyi geçinememektedirler. Zaten Atatürk sağ iken de rahat durmamaktadırlar. Biri çıkar diğerlerini alt etmek ister. Bunu yaparkende rakiplerini kendi özgücüyle altetmeyi başaramayacağının farkındadır. Gidip dünyanın başka bir yerinden kendine bir "Ağabey" bulur ve onun yardımıyla diğer çocukları yenebileceğini sanar.
Eh sonra ne mi olur? Öbür çocuklarda bu çocuk ve "ağabeyi" nin karşısında çelimsiz kaldıklarını düşünerek hemen kendilerine dünyanın başka yerlerinden başka "ağabeyler" bulurlar.
Aslında çok ta aramazlar bu abilerin uzantıları zaten yakınlarında bi yerlerde Ata nın onları hapsettiği ""Truva atı"" denen bişeyin içerisinde onların gelip kapılarını açmasını beklemektedirler.
Eh bu aşamadan sonra da ortada bu çocukların ( kardeşlerin ) birlik olup ülkeyi çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkarma çabası yerini O Koca ağabeylerin tepişmesi ortamına bırakır. Bu abilerin kucağında , koruması altında yapılan siyasetin hiç bir türü diğerinden daha masum değildir. Bu anlamda Suudi arap , Alman , Rus , ingiliz , Amerikan, İsrailli .... ağabeylere biat eden ülkede onların çıkarlarına göre yaşayanların hiç biri diğerinden daha masum değildir.
Hepsi bu topraklar üzerinde yaşamakta olan tarih boyu hep devletini kutsal bilip devleti için kul gibi yaşayan , "gerçek masum" olan yoksul halkın hakkını yemektedir. Yabancılara yedirmektedir.
İşte Ülkemizde demokrasinin bu güne gelen ve halende devam eden hikayesi. Belki çok eksik , yeterli değil ama en kısa , en basit ve kestirme anlatımı.
Şimdi herkes o üvey ağabeyleriyle vedalaşıp kuva ı milliye ruhunu yeniden kuşanmak öz kardeşleri ile sırt sırta mücadele etmek
yahutta ; O üvey ağabeyleriyle işbirliğine devam edip ülkeyi üvey ağabeyleri arasında bölüştürmeyi taksim etmeyi tamamlamak konusunda karar vermeli.
Bu kararı verenler için sağ yada sol diye bir kavram yoktur. Kuva i milliye vardır.
Anlaşılması gerekipte bir türlü kimseye anlatmayı başaramadığımız , bunu başarmak yolunda "Uğur Mumcu" gibi bir çok Öz ağabeylerimizin hayatını verdiği kimilerininse ölmeyi bile başaramayıp rezil olduğu olayda bu değilmidir?
Çözüm ;
Soluduğumuz Atmosfer ,
Karabulutlar ve Akbulutlar için dev bir çözüm kümesidir.
Ne zamanki bulutlar enejilerini boşaltmak için çarpışırlarda
şimşek çakarsa,
Ozaman ,
Yıldırım atmosfer içindeki,
en doğru çözüm yolunu izleyerek
en kısa sürede ,
en doğru yere düşer ve yağmur başlar.
Bizler yıldırımlar yaratan bir milletin çocuklarıyız.
#