Şimdi okullu olduk!
Okullar açıldı. Öğrencileri heyecan sardı, velileri ise sıkıntı…
Babalar dertli mi, dertli.
Nasıl dertlenmesinler, nasıl kara kara düşünmesinler…
Dedik ya; okullar açıldı...
Önlük, pantolon, ceket, gömlek, kravat, ayakkabı, çanta, kalem, defter, kitap almak lazım.
Kayıt parası, servis parası, okula yardım parası, çocuğa hergün harçlık vermek lazım.
Maaşlar Bayram'dan önce ödendi, paralar suyunu çekti. Cep delik, cepken delik. Hadi borç bul, kredi kartına asıl...
Türk Eğitim-Sen açıkladı:
Okul masrafları, geçen yıla göre yüzde 30 artmış.
Yükseköğretime gidecek öğrencinin maliyeti 1.300 TL imiş.
İlköğretim öğrencisinin ise 950 TL.
Anasınıfı 480 TL.
Düz lise 1.400 TL.
Meslek Lisesi 1300 TL.
Tabii, bu rakamlar bir kişilik çocuk için. Ya 2,3,4,5 çocuğu olanlar ne yapacak?
Ortalama bir çocuğun okul masrafı bin lira.
Peki, memura yapılan zam ne?
Yüzde 2,5 (ortalama 50-120 TL.)
Ya asgari ücret ne kadar?
599 lira… Bozdur, bozdur harca…
Sadece okul masrafı, asgari ücretten, memur maaşından fazla… Fazla da laf mı? Neredeyse 3-4 katı.
Gıda, giyecek, kira, elektrik, su, telefon, yakacak, sağlık harcamalarını hiç saymıyorum bile…
Bir simit 750, bir bardak çay 50 kuruş… Etti mi sana 800 kuruş. Bir kişi günde 3 öğün sadece simit yese ve çay içse; 2,40 TL eder… 4 kişilik ailenin günlük masrafı ise 9,60 TL. Bunu 30‘la (bir ay) çarparsak; 288 TL olur.
Günde ikişer simit yense, asgari ücretin üzerinde bir rakam çıkar.
Yani, asgari ücretli bir vatandaş sadece simit yese, maaşı yetmez.
Vallahi, bu maaşla nasıl geçiniyoruz, ay sonunu getiriyoruz; hayret ediyorum
Bu garip durum, üniversitelerde tez konusu olur.
Fakirlik aldı başını gidiyor, insanlar nasıl geçiniyor? soran yok!
Ülkede çok şey değişti, ama garibanın durumunda değişen bir şey yok.
Zengin daha zengin, fakir daha fakir.
Bir yandan geçim derdinde milyonlar, diğer yandan yediği önünde, yemediği arkasında bir avuç mutlu azınlık.
N.F.K’dan…
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Durum diye bir laf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey,
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey,
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.
Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
Ve ferman, kumardaki dört kralın buyruğu:
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu!
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom - Gomore, patla Bizans ve Roma!
Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan!
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan!
Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz.
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç;
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç.
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan!
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap!
Necip Fazıl KISAKÜREK (1947)