Sami Güçlü ile SAÜ üzerine
Geçenlerde "Çekin elinizi SAÜ'nün üzerinden" başlıklı bir yazı yazmıştım.
"Bir dönem Sakarya Üniversitesi'nde çalışmış olmakla kendilerini SAÜ' nün sahibi gören birkaç AKP'li Milletvekili SAÜ' nün başına kurmalı bir rektör bulmak için aylardır çalışıyorlar" şeklinde bir girişle başlayan yazımda söz konusu milletvekillerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün " Durun arkadaşlar, gittiğiniz yol doğru bir yol değil. Orda görev yapan arkadaşların görüşüne biraz saygılı olun" demesi gerektiğini belirtmiştim.
Yazıma tepki gecikmeli geldi.
Uzun yıllar Sakarya Üniversitesi'nde görev yapan sonrasında ise AKP'den politikaya atılan Konya Milletvekili Prof. Dr. Sami Güçlü aradı.
AKP iktidarının ilk yıllarında Tarım ve Köy İşleri Bakanı olarak görev yapan Sami Güçlü ile yüksek lisans dönemimden tanışıyorduk.
Bir hayli kızgındı.
Yazıma fena içerlemiş.
" Bizim, benim ve arkadaşlarımın SAÜ üzerinden çekilecek eli yok" dedi.
"Biz Sakarya Üniversitesi'nin Türkiye'nin ilk 10 üniversitesi arasında yer almasını istiyoruz. Bunu başarabilecek bir rektör istememizden daha doğal ne olabilir?" sözleriyle tepkisini sürdürdü.
Sami Güçlü SAÜ'de görev yapmış bir grup arkadaşıyla SAÜ'nün yeni dönemi için halen görevde olan arkadaşlarıyla görüş-alışverişinde bulunmasının sakıncalı bir yanı olmadığını belirtirken ise " Biz isim önermiyoruz. Sadece arkadaşlarımıza nasıl bir rektör seçmeleri konusunda uyarıda bulunuyoruz. Arkadaşlarımızın en doğru tercihi yapacaklarına da inanıyoruz" şeklinde konuştu.
30 yılını verdiğim Sakarya Üniversitesi'nde rektör seçimi gibi önemli bir gelişmeyle ilgilenmesinin yanlış olmadığına vurgu yapan Sami Güçlü " Arkadaşlarım da ben de bu süreçte SAÜ'nün iyiliği için müdahil olmaya çalışıyoruz" dedi.
Konuşmamızın başlarında sessiz kalarak Güçlü'yü dinledim.
Ancak ilerleyen dakikalarda baktım bu monolog bana uygun gelmiyor.
Tepkimi şu ifadelerle dile getirdim:
Bir dönem Sakarya Üniversitesi'nde görev yapmış olmak, milletvekili de olsa, bakan da olsa kimseye Üniversite üzerinde egomanya kurmasına yetkisi vermez.
Sizler bir isim önermedik diyorsunuz ama rektör adayı bulmak için kimlerle ne görüştüğünüzü çok iyi biliyorum. İsterseniz bu isimleri ve görüşmelerinizi ayrıntılı bir şekilde belirtebilirim.
Bir isim üzerinde uzlaşamayınca ‘biz isim önermedik' diyorsunuz.
Sakarya Üniversitesi'ni çok seviyorsanız 8 yıldır neredeydiniz? AKP iktidarı döneminde neden Sakarya Üniversitesi'ni ihya etmediniz?
Birkaç gün sonra Tıp Fakültesi'nin morfoloji binasının temeli atılacak. O bina için 700 bin lira ödenek verilirken müdahil olsaydınız da, gücünüzü kullanarak 7 milyon liralık ödenek çıkartsaydınız.
Bugün başka illerin milletvekili olan sizler, bırakın Sakarya Üniversitesi'nin rektör seçimini SAÜ öğretim üyeleri yapsın. Bu konuda Sakarya Milletvekilleri görüş belirtsin. Siz gidin Konya'daki, Mersin'deki Rektörlük seçimleriyle ilgilenin.
…
ADASU'nun ayıplı ihalesi
ADASU Genel Müdürü Rüstem Keleş, Sakarya'da dürüstlüğüne inandığım, çalışkanlığını takdir ettiğim bir bürokrattır.
ADASU'yu vizyon sahibi bir kuruluş haline getirdi.
Önümüzdeki günlerde temeli atılacak HES projesi de bence Keleş'nin başarılarını taçlandıracak önemli bir çalışmadır.
Keleş yönetimindeki ADASU'yla ilgili bugüne kadar çok olumsuz bir haber basında yer almadı.
Ancak bugün size üzüldüğüm bir konuyu aktarmak durumundayım.
ADASU 2008 Ocak ayında bir ihaleye çıktı.
Sapanca Gölü Kuzey Kolektörü projesi pazarlıkla ihale edildi.
10 milyon 600 bin lira muhammen bedelli işi 8 milyon liraya Histaç isimli firma aldı.
İhaleye Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat'ın kardeşlerine ait olan Histaç'la birlikte 5 firma davet edildi.
2 firma ihaleye katılmazken en düşük fiyatı veren firma Histaç işi üstlendi.
Oysa pazarlık usulü ihale yapılabilmesi için Kamu İhale Yasası'nın öngördüğü şartlar oluşmamıştı.
Kamu İhale Yasası'nın 21/b bendine göre "Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması" halinde pazarlıkla ihale yapılabilir.
Gecikmesi halinde can veya mal kaybı oluşturmayacak ve yapımı aylarca sürecek-proje süresi 700 gün- bir işi ivedilik gerekçesiyle pazarlık usulüyle ihale etmek Rüstem Keleş'e yakışmadı.
Birkaç gündür bu konuyu araştırıyorum.
ADASU Genel Müdürü Rüstem Keleş ısrarla pazarlık usulü ihalenin doğruluğundan söz ediyor ve bununla ADASU'nun en az 2 milyon TL kazançlı çıktığını söylüyor.
Ayrıca bu iş özellikli bir iş olduğu için İSKİ'den bu konuda deneyimli firmaların listesinin istendiği ve ihaleye İSKİ'nin gönderdiği listede yer alan firmaların davet edildiği belirtiliyor.
Ancak şu sorduğum sorulara cevap almakta zorlanıyorum:
1-Eğer pazarlık usulü yerine açık ihale yapılsaydı, Histaç'tan çok daha deneyimli, çok daha güçlü firmaların ihaleye katılma ihtimali var mıydı, yok muydu?
2-Açık ihale yapılsaydı Histaç'dan daha düşük teklif veren firma çıkar mıydı, çıkmaz mıydı?
3-İşin pazarlık usulüyle Histaç'a verilmesi ADASU'yu zarara sokmadı mı?
4-Histaç İSKİ'ye iş yapmamış ki İSKİ neden bu firmayı önersin?
5-Histaç adına ADASU'ya verilen iş deneyim belgesinde bitirilen işin adı "katı atık depolama tesislerinin, yapımı, bakımı ve işletilmesi ve ana arterlerin temizliği" olarak tanımlanmaktadır. Kolektör yapımıyla bu iş arasında nasıl bir benzerlik kurularak Histaç pazarlık usulü ihaleye davet edilmiştir?
6-Bu davette Histaç'ın ortaklarının soyadları etkili olmuş mudur?
7-İşin bunca sürüncemede kalmasına rağmen- ADASU'nun verdiği ek süre yarın doluyor- ihale neden feshedilmeyerek Histaç firması korunmaktadır?
ADASU Genel Müdürü Rüstem Keleş'le en son konuştuğumda kendisinin de ihaleyle ilgili bir inceleme başlattığını, inceleme sonrası hazırladığı raporu bugün için Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu'na sunacağını bildirdi.
Bakalım bu ayıplı ihale kimlerin başını ağrıtacak?
…