Made in Turkey
Kim ne derse desin; adamlar bu işi biliyor. Yaptıklarında en iyisini yapıyorlar. Amerikalılardan bahsediyorum. Sinemanın başkenti Holywood'dan...
Malkoçoğlu filmleriyle büyüdük... Holywood'a özendik, Yeşilçam'la kıyasladık. Sonunda buda oldu. Çok şükür, aksiyon ve görsel sahneleri ile Holywood benzeri bir film çektik sonunda.
“Newyork‘ta beş minare”
Haftalardır reklamı yapıldı, fragmanları televizyonlarda gösterildi. Sinemaseverler üzerinde çok büyük beklenti oluştu. Doğrusu bende merak ettim.
Mahsun Kırmızıgül‘ün “Beyaz Melek” ve “Güneşi Gördüm” filmlerinden sonra senaryosunu yazdığı, yönettiği ve aynı zamanda rol aldığı 3. Filmi olan “Newyork‘ta beş minare”yi izledim.
Nasıl buldun?, sorusunun cevabına geçmeden önce, şunu söylemeliyim ki; “Beğeni, soyut bir kavramdır ve kişiye göre değişir.”
İyi bir sinema izleyicisi olarak, Holywood filmlerini aratmayan aksiyon sahneleri ve harikulade görselliği ile “Newyork‘ta beş minare”ye 10 üzerinden 10 puan verdim. Ne yazık ki senaryo için aynı şeyi söylemek çok zor. Filmde zaman zaman kopukluklar ve mantık hataları var.
Senaryo kötü, ama Türk Sineması adına tabuları yıkan bir konusu var. Yıllardır “Vurun kahpeye” filmiyle din adamlarını, dolayısı ile inançlı kesimi yobaz olarak gösteren anlayışa inat, dindarlar ile gericileri ayıran, Müslümanları terörist olarak gören batılılara önemli mesajların verildiği bir yapıt “Newyork‘ta beş minare.'
Dünyada oluşan İslam fobisinin ne kadar yanlış temellere dayandığını, tüm Müslümanları terörist sayan Batıya ait bulanık bakışın, ülkemizdeki yansımasına da bir ölçüde verilmiş bir cevap olarak algıladım bu filmi.
Her Müslümanı terörist gören zihniyeti, filmin başkahramanı olan Hacı Gümüş‘ün (Haluk Bilginer) ağzından eleştirerek, 'Bir Müslüman teröre bulaşmışsa ve masum insanları öldürerek Cihat yaptığını sanıyorsa; o kişinin artık Müslüman kalamayacağını' söylemesi, Batının anlamakta zorlandığı ifadeler olsa gerek.
Filmde “Kurtlar Vadisi”nin Zaza Dayısı Ali Sürmeli‘nin yaptırdığı zikir sahnesi de gerçekten görülmeye değer görsellikte.
Filmin başında yaşanan çatışma sahneleri, Tom Hanks'in oynadığı 'Er Ryan'ı Kurtarmak' (Saving Private Ryan) filmini aratmayacak nitelikte. Nefeslerinizi tutarak izleyeceksiniz.
Haluk Bilginer‘e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kötü senaryo, gereksiz sahneler ve kopukluklara rağmen, Bilginer adeta filmi tek başına sırtlamış. Müthiş oyunculuğu ile ben dahil tüm izleyenleri mest etti. Bu adama hangi rolü verirseniz verin, müthiş zekası ve yeteneği ile altından kalkar. Sırf Haluk Bilginer‘in muhteşem oyunculuğunu izlemek için bile bu filme gidilir.
Hacı Gümüş karakteri ile oyunculuk resitali sunan Haluk Bilginer dışında pek göze batan oyuncu göremedim. Mustafa Sandal reklam filmlerinde çok iyi oynamasına rağmen, bu filmde çok fazla göze batmadı. Çok iyi İngilizcesi bile bu gerçeği değiştirmeye yetmedi.
Hollywoodlu oyuncular Robert Patrick ve Dany Glover ise 35 yaşından sonra ülkemize gelen futbolcular gibiydi. Yinede böylesine ünlü oyuncuların rol alması Türk filmi adına güzel bir gelişme…
Mahsun Kırmızıgün yönetmen olarak iyi yolda. Aksiyon dalında tartışmasız en iyi Türk filmini çekmesine rağmen, oyunculuğu için aynı şeyi söylemek çok zor. Polis şefi rolüyle ortaya koyduğu performans tam bir faciaydı. Ciddi bir karakter rolü almış, ama ne yazık ki oyunculuğun hakkını verememiş. Açıkçası Mahsun‘a ciddi roller yakışmıyor. Ajitasyona uygun gerçek karakteri ile daha çok “taşralı” ve “ezik” rollerinde oynamalı diye düşünüyorum. Yada en iyisi Türkücülüğü bıraktığı gibi, oyunculuğuna da son vermeli. Sadece yönetmen olarak devam etmeli.
Filmin ilk yarısı Amerika‘da, ikinci yarısı İstanbul ve Bitlis‘te geçiyor. Özellikle son sahneleri duygusal açıdan göz yaşartıcıydı. Finalde ise dramatik bir sahne yer alıyor. Giderken yanınıza sakın mendil almayı unutmayın.
Filmin senaryosu daha akılcı ve mantıklı olabilirdi. Lakin, tüm eleştirilere rağmen filmin hakkını vermek gerekir. Aksiyon ve görsel açıdan “Newyork‘ta beş minare” filmi bence Türk sineması açısından bir milattır. Böyle Holywood tarzı kaç tane Türk filmi var ki? Eleştirmek yerine, teşvik etmek gerekir. Aksi halde ucuz maliyetli, 3. sınıf Türk filmlerini izlemeye devam ederiz.
Filme gideceklere tavsiyem, kesinlikle Türkçe dublajlı olanına gitmesinler. Ticari kaygıdan kaynaklanan Türkçe dublaj tercihi çok kötü olmuş. Karakterlere uymayan seslendirmeler filmi berbat etmiş.
Sonuç olarak “Newyork‘ta beş minare” ailece izlenebilecek, akıcı ve güzel bir film. Türk filminin yüz akı bir eser çıkardığı için Mahsun Kırmızıgül‘ü tebrik etmek gerekir. Darısı, parasına kıyamayıp, abuk sabuk filmler üreten yapımcıların başına.
Bu vesile ile okurlarımın Kurban Bayramlarını tebrik eder, kazasız belasız günler dilerim.