Her Şey Mubah mı Olmalı?
Değerli dostlarım,
Her şeyi mubah görmeye başlayan toplumların akıbeti vahamettir. Geleneklerimizden göreneklerimizden gün geçtikçe uzaklaşırken adetlerimizin ve göreneklerimizin yerini bilmediğimiz duymadığımız ne olduğu belirsiz şeylere bırakmaya başladık. Biz biz olmaktan çıkarılıyor muyuz acaba? İnanın bana artık her şey sahte geliyor. Gösteriş ve şovdan öteye gitmeyen davranışlar beni tiksindiriyor. Her şey sanki menfaat üzerine kurulmuş. Kim kimden nasıl faydalanabilecekse o kılığa giriyor. Menfaati nerde ise ona göre kendini dizayn ediyor. Adam her gün aksesuar değiştiriyor. Böyle bir kişilikten toplum acaba ne fayda görebilecek. Bu kişiliksiz kişiler toplumun her kesiminde zeytinyağı gibi üste çıkmaya başladı. Bu illetten bu Millet kolay kolay kurtulamaz. Sağlamla çürüğün ayrılması da oldukça zor. Eğri sağlamlar doğru çürüklerden daha iyi gibi geliyor bana. Diyorum ki, teknolojinin baş döndürücü gelişmesinin yanında önem arz eden bir makineye çok acil ihtiyaç duyulmakta. Sağlamla çürüğü birbirinden ayırabilecek bir makineden söz ediyorum. Böyle bir makine icat edilirse samimiyet ve riyakârlık birbirinden ayrılır. O zaman her kesimden öne çıkan içi başka dışı başka olanlar kolayca birbirinden ayrılabilir. O makineye de ancak adam gibi adamlar girme cesaretini gösterebilir. Her şeyi mubah görmeye başlayan toplumlar için bence en güzel bir buluş gerçekleştirilmiş olur. Böylelikle geleceğe doğru atılan adımın en güzel bir adım olduğuna bütün insanlık şahitlik etmiş olacaktır.
Evet değerli dostlar,
Ben artık İhlâslı bir davranış görmek istiyorum yüreğimin serinlemesi için. Samimi bir gönül istiyorum mazluma uzanması için. Yumuşak bir el istiyorum yetimi okşayabilen. Doymuş bir göz istiyorum yeter artık diyebilen. Bir gönül istiyorum paylaşmayı bana öğreten. Hepsini bırakalım bir yana, tek bir şey istiyorum değerli dostlarım, helal kazançla beslenebilen ve hayatını idame ettiren. Bunların hepsini çaldılar bizden. Oku da adam ol dediler okuduk ama adam olamadık. Başımızla gönlümüz hep dargın kaldı. Yanlışlarla barışık yaşamaya başladık. Şaşaalı hayat benliğimizi ve geleneğimizi aldı götürdü. Önce benliğimizi ve ardından kimliğimizi aldı. Biz biz değiliz artık. Gönlümüz aklımıza uydu. Aklımız başkalarının hayatına özendi. Ataerkil aileden uzaklaştık, çekirdek aile dedik. Ana babadan uzaklaşan, çoluğuna çocuğuna hoş davranmayan ailelerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Boşanmalar dersen her kesimde boy gösterir oldu. Kim kimin değirmenine su taşıdığı belli değil. Çayın taşlarıyla çayın kuşları vurulurken seyreder olduk.
Sular bollaşırken balıklara gün doğar. Sular kesilirse de karıncalara… Tabiatın kanunumu diyelim; yoksa ilahi adalet mi?
Sonuç olarak diyebiliriz ki, En büyük yatırım insanlık için olmalı. Yapılan yatırım yapılanmayı bozmamalı. En büyük zenginlik insanın insanlıkla donatılmasıdır, parayla pulla değil. Bilgiyle beceriyle donatılan ve güzel ahlakla da perçinlenen insanlık yeryüzünün sigortasıdır. Bunun aksi insanlığın gözyaşı ve yeryüzünün yasıdır.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.