Biz İnsan Olarak Yaratıldık, Peki Gayemiz…
Hakikatten Ayrılma, Mutluluk Olur Sonun.
İnsan deyince aklımıza gelen ilk şey akıl ve irade, aynı zamanda tüm mahlûkat hizmetine verilmiş, her şeyin kendi emrinde olan bir yaratılışa sahip insan. Her ülke kendi insanını mutlu etmek için çalışmıyor mu? Peki, mutlu etmek istediği insanı ne kadar tanıyor ve algılıyor yönetenler? İç dünyamızı tanımadan dış dünyaya yön vermemiz mümkün mü acaba.
Bunlardan bazılarını şöyle sıralaya biliriz. Sevgi, şefkat, vicdan, sabır, korku, cesaret, kin-nefret, ihtiras, kanaat, vb.
Burada bir örnekle açıklamak isterim. Bal arısını hepimiz biliriz. 45–50 günlük bir ömrü vardır. Yaşadığı sürece hep bal üretir ve bin yıl öncede bal üretiyordu. Var olduğu günden bu güne hep bal üretti. Dünya denilen gezegenin her hangi bir yerinde zehir ürettiğine hiç tanık olan var mı? İnsanoğlu ise geçmiş tarihinden anlaşıldığı kadar zaman zaman bal ürettiği gibi, zaman zaman da zehir üretmiştir. İnsanlığa hayat verenler çıktığı gibi, insanlığı yok etmek isteyenler de çıkmıştır. Bizlerin asıl gayesi, bal üretenlere destek vermek, zehir üretenlere karşı da mücadele etmek olmalıdır.
Ne yazık ki bugün İnsanlık, insanlığı yitirdi. Çoluk çocuk ümitsiz, ana baba tedirgin, bu durumda geleceğe nasıl umutla bakar insan? İnsanın insanla savaşmasının manası nedir. Savaşlara hazırlık yapıldığı kadar barışa hazırlık yapılsaydı sanırım dünya daha değişik bir durum arzederdi. Savaşlar için harcanan paralar insanlığın mutluluğu için harcansaydı, dünya cennet olurdu. Bugün çiçek sunacak eller ne yazık ki mermi sıkıyor.
O halde dünyanın neresinde olursa olsun insan, insan olduğunu unutmamalıdır. Dini, dili, ırkı, rengi ne olursa olsun gülmeleri ve ağlamaları aynı değimlidir. Ağlamak üzüntünün, gülmek ise mutluluğun simgesidir. Üzerinde yaşadığımız bu koca gezegenin insana dar gelmesini bir türlü anlayabilmiş değilim. Neden bunca ayrılıklar, bunca savaşlar, itişmeler, kakışmalar. Zaten insanlar hiç savaş yapmasa da, bir asırlık dönemde yok olmayacak mı? Neyin kavgasını yapıyoruz. Yeryüzünü kana bulayanlar Allah’a hesap vermeyecek mi? Kan ve gözyaşının her gün aktığı bir dünyada, buna seyirci kalanlar, umursamayanlar ve kendi çocuklarından başkalarını düşünmeyenler Allah’ın huzuruna nasıl çıkacaklar. Bugün küffarı irşat etmeyi bırakın, küfürle istişare eder duruma geldik. Ne yazık ki bu bizim alın yazımız değildir. Kendi kabuğumuza çekilerek, kendimizden başkasının ıstırabına kulak tıkayarak Müslüman’ca yaşamamız mümkün olamaz. Zulüm kimden gelirse gelsin, kime gelirse gelsin, bizler zulmün karşısında, mazlumun da yanında yer alarak onurlu mücadelemizi vermemiz gerekir.
Bu duygu ve düşüncelerle yaklaşan Kurban Bayramınızı tebrik eder, saygılarımı sunarım…
Eğitimci-Yazar
M. Ali ÇINAR