Erol AFŞAR
Erol Afşar
Bakalım Neşter Kime Batacak!!!
Yayın:
Güncelleme:
İşte Milli Eğitim organizasyonumuzun da böyle cesur, kararlı ve reformist atılımlara ihtiyacı var.
Bir dönem ‘Otomatik Pilot'a bağlanan bu önemli organizasyonun çiçeği burnunda Bakanı Ömer Dinçer, ilk bakışta kararlı adımlar atacağı izlenimi verdi.
Eğitim sistemini hantallıktan, ağır bürokrasiden, statükoculuktan, eskimiş yöneticilerden ve kırtasiyeden büyük oranda kurtaracak devrim niteliğinde önemli adımlar atacağını söyledi.
Ve düğmeye bastı.
Bir gece yarısı operasyonu ile MEB Teşkilat Yasası değişti.
Milli Eğitim Bakanı "Uruguay'ın ardından en merkeziyetçi yapıdaydık" sözleriyle düzenlemenin gerekçesini açıklıyor.
Yani teşhis doğru…
Peki, tedavi amaçlı neler yapıldı;
Daha önce Bakanlık merkez teşkilatında Ana Hizmet Birimleri, Danışma ve Denetim Birimleri ve Yardımcı Birimler olmak üzere toplamda 35 olan birim 19'a düşürüldü.
Bakanlık müşavir kadro sayısı 7'den 5'e indirildi.
Birbiriyle ilgili hizmet birimleri birleştirilip, mesleki eğitim tek çatı altında toplandı.
Ama bir bakıyorsunuz ki, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bu çatının dışında bırakılmış.
Yani neşteri tutan el bir yere takılmış…
Bakan Ömer Dinçer; "Mevcut yapıyı değiştirmedik. İdeolojik hassasiyetlere, tartışmalara neden olmak istemedim. O birime dokunmadım" diyor.
Yani ‘dokunamadım' demek istiyor ki bunun adı ilk ve önemli bir tavizdir…
Başka…
Bakanlık merkez teşkilatında; Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ve Üyesi, Genel Müdür, Teftiş Kurulu Başkanı, Strateji Geliştirme Başkanı, I. Hukuk Müşaviri, Genel Müdür Yardımcısı, Daire Başkanı, Bakanlık Müşaviri, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri, Özel Kalem Müdürü, Şube Müdürü kadrolarında bulunanlar ile Bakanlık taşra teşkilatında İl Müdürü kadrolarında bulunanların görevleri hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erdirildi.
Talim Terbiye Kurulu başkanı ve üyelerinin atanabilme şartları yeniden düzenlendi.
Üye sayısı 15'ten 10'a düşürüldü
Kurul Başkanı ve üyelerinin, en az dört yıllık eğitim veren yükseköğretim kurumlarından mezun olması, eğitim alanında yaptığı çalışma ve yayınlarla temayüz etmiş olması ayrıca eğitim ile ilgili alanlarda öğretim üyesi olma, en az on yıl süreyle öğretmenlik veya okul yöneticiliği yapmış olma ve kamu görevlisi olma şartı getirildi.
Sürekli kurullar olarak daha önce kanunda yer alan Müdürler Kurulu, Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kurulu, Öğrenci Disiplin Kurulları, Özel İhtisas Komisyonları kaldırıldı.
İl millî eğitim müdürü, ilçe millî eğitim müdürü, okul ve kurum müdürü olarak görev yapanların yer değiştirmelerinin, hizmet süreleri, performans ve yeterlikleri dikkate alınarak bölge hizmeti ve rotasyon esasına göre yapılacağı hükmü getirildi.
Görüldüğü gibi bu düzenlemede müdür başyardımcıları ile müdür yardımcılarına rotasyon uygulanacağına dair bir ibare yok.
Dolayısıyla rotasyona tabi olup yer değiştiren ve değiştirmek üzere olanlar için hak gaspı söz konusudur.
Ayrıca şube müdürleri ile ilgili herhangi bir hüküm yok.
Unutulduysa sorun değil, en çok unutkanlıklarından dolayı eleştiririz.
Ama geçici görevlendirmelerle iyice siyasallaşan şube müdürlüğü kadroları üzerindeki tasarruflarından vazgeçemedilerse kavga çıkar!
Bir sıkıntı da Ancak okul ve kurum müdürlerinin sözlü sınava tabi tutulması ile ilgili hüküm ki objektiflikten uzak, son yıllarda dilden düşürülmeyen "kariyer" ve liyakat" kriterlerine gölge düşürecek bir uygulama olarak dikkat çekiyor.
Fiilen öğretmenlik, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında öğretmen unvanlı kadrolarda fiilen yöneticilik yapanlar haricindeki Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı personeline, fiilen yapılmayan ders karşılığı ek ders ücreti ödenmeyeceği şeklinde gerçekleştirilen düzenleme de ders ücreti adı altında yapılan ödemenin ruhuna uygun bir düzenleme olarak karşımıza çıkıyor.
Öğretmenler özürleri sebebi ile yılda sadece bir defa ve yaz tatilinde yer değişikliği yapabilecekleri de hak gaspı ve aileye verilen değer olarak sırıtmakta.
Bütün bu sıkıntılar giderilirse reformların arkasındayız.
Tabiî ki beklentimiz; Milli Eğitim Bakanlığı'nın hareket kabiliyeti ve performansının artması, hantallıktan ve kırtasiyeden kurtulması, sivilleşmesi, şeffaflaşması…
Ülkemizi uluslararası platformda hak ettiği noktaya ulaşması ve yeni nesillerin yarınlara daha iyi hazırlanmasının sağlanması…
Bütün bunlar olacak mı sahiden?
Her şeyden önce tedirginiz, şüphedeyiz.
Bir kere ‘reform' denildi mi üç kere düşünmek gerekiyor.
Tedirginiz çünkü; son yıllarda yenilik ve reform adı altında yapılanlar ucuz kadrolaşma hareketinden öte gidemedi, kişisel haklar çiğnendi ve birçok mağduriyetin oluşmasına sebep oldu ki, gel de bu ülkede yoğurdu üflemeden ye…
İkincisi; Bakan ile aramızda ‘kan uyuşmazlığı' var.
Üçüncüsü, Bu Bakan da eylem ve söylemleriyle ‘ben yaptım, oldu' duygusuyla hareket edeceğe benziyor.
Bu çekincelerimizi bilahare açacağız.
#