Yanlışa Odaklanmak
Hani İslam barış diniydi. Hani Müslüman Müslüman’a yardım ederdi. Hani bir vücudun azaları gibiydik. Hani kardeştik. Acılarımız ortaktı. Mutluluklarımız paylaşılacaktı. Hangi Müslüman ülkeye başımızı çevirsek kan ve gözyaşı görürüz. Zenginle fakir arasındaki uçurum almış başını gidiyor. Düzeleceğe de benzemiyor. Kırk yılda yaptıklarımız kırk dakikada yerle bir ediliyor. Zaten bütün ömrümüz çalışmakla geçiyor. Sadece bir ev ve bir araba sahibi olabilmenin hayaliyle yaşatılıyoruz. Yatlar katlar varsın onların olsun. Gözümüz yok. Seyahatler onların olsun. Çok görmüyoruz lakin bizim küçücük mutluluklarımızdan rahatsız olmasınlar. Beş yıldızlı otellerde eğlensinler. Aksırıncaya dek tıksırıncaya dek yesinler içsinler. Herkesin kendine Müslüman olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kimi can derdinde kimileri de mal derdinde. İnsan başına dert geldiğinde derdi anlıyor. Hayalde gör düşte gör, bir de “DÜŞ” te gör.
Ya şekil verirsin. Ya da şekillenirsin. Ortadoğu yeniden şekilleniyor ama nasıl şekilleniyor. Kim şekil veriyor. Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda şekillendiren küresel güçler acıları ve gözyaşlarını da küreselleştiriyorlar. İnsan insanın kurdu olmuş adeta. Haksız kazançla beslenenlerin sayıları çoğalıyor. Var olan zenginlik kaynakları azınlık bir gurubun elinde toplanıyor. Çalıştırdıkları işçilerini de karın tokluğuna çalıştırıyorlar. Efendi kölelik devri devreye girmiş durumda. Keyfi yerinde olanlar bol bol nasihat veriyorlar. Rızk’ın Allahtan olduğunu biliyor ve inanıyoruz. Ancak kantarın topuzu kaçmış ülkelerde rızkı elinde tutan güçlerin ölçülerin ölçüsü de bozulmuş durumda. Merhum Üstat Necip Fazıl “ Allah’ın on pulunu, paylaşa dursun on kul. Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa. Yaşasın kefenimin, kefili kara borsa” dörtlüğü ile her şeyi açıklamış aslında.
Emek eşittir para. Para eşittir rızk. Ne kadar paranız var ise o kadar rızk elde edebilirsiniz. Asgari ücretle çalışan bir aile reisi Allah’ın verdiği nimetlerden ne kadar faydalanabilir ki? Binlerce aile “muz” un tadı nasıldır bilmiyor. Canı çektiği halde tadına bakılamayan yüzlerce meyve var pazarlarda. Çöp kutusundan ekmek kırıntısı alan bir kişinin rızkı herhalde çöp kutusunda değildir. Belirtmiş olduğum açlık ve sefalet bugün tüm dünya ülkelerini sarmış durumda. Bunun adı alın yazısı değil kısaca “kapitalizm” dir. Umut ve emek sömürüsünü her ülke kendi halkına değişik şekillerde enjekte etmektedirler.
Sonuç fukaranın sırtına taht kurup saltanat sürenler utansın. Kantarın topuzunu kendi lehine çekenler utansın. Kalaysız kaplardan yemek yiyenler varken sabahlara kadar tabak kıranlar utansın. Çöp kutularından ekmek kırıntısı arayanlar varken, bütün ekmekleri çöpe atanlar utansın. Sokaklarda yatanlar varken saraylarda yatanlar utansın. Karaya vurmuş bir balığı kurtarma çabası gösterilirken binlerce kişinin acımasızca ölmesine seyirci kalanlar utansın.