Yok'u Yok Etme
Başkasını değil… Kendimi öyle anlatmalıyım, öyle anlatmalıyım ki biri başka, biri başka anlamalı. Ve hiçbir şeyden habersiz, neme lâzımcılara susmalı kelâm. Bunca sözün içinde konuşmamalı. Bunu nasıl başarmalı?
Saçmalamalı!
Beni tanıyana neyi anlatacaksın? Gereksiz uğraş… Ve zaten tüm yokluğumla, yoksunluğumla dolaşırken ortada, neyi saklayacaksın?
Saklanma! Bu bir varlık iddiası… Ve beni saklama, silme! Çocukluk olur bu. Varlığımı kabul etmiş olursun.
Ben böylesine yok olmuşken, silinmemin âlemi ne? Olmayanı silmenin gereği var mı? Olanı silmeyen insan, olmayanı neden silmeye çalışır? Olmayanın silinmesi, olmayan bir şeyi ortaya çıkarmaz mı? Neyse anlamazsın... Ne desem, parantezlerle uğraşmak olur..
Fakat bil ki yok olan bir şeyi yok etmeye çalışırsan, hiç yoktan başına iş açarsın!
Bunu yapma!
Ve sen kovma, ben giderim. Davet eden bizâtihi sen iken hem de…
Ben konuşmuyorum diye hâfızana bigâne kalma. Bahçenden çiçek dermeye ben hevesli değildim. Hatırla ki beni sen soktun bahçene. Şimdi bu hırsız muamelesi neden? Hırsız olan ben miyim?
Sen kovma, ben giderim.
Gidene ‘git’ demek, hakaret değil midir?
Hem sadece ayaklarıyla gitmez ki insan. Gözden kaybolmak için koşarak ya da yürüyerek uzaklaşmak gerekmez. Koşarak gidiyor olsan bile, ölümün geldiyse yavaşlar adımların, yavaşlar ve fakat gidişin daha da hızlanır ya meselâ. Ve anlatmak istediğim ölüm de değil, bu elde değil. Elimden gelen uzaklaşmak sadece. Üstelik her zerrene nüfûz edecek yakınlık imkânını uzaklaştığına sunaraktan; gidivermek bir hayattan.. yürümeden, koşmadan... Bu zor değil ve sen gördün, nasıl da başardım bütün bunları.
Ve utanmaksa utandım.
Bana Âdem’den kalan miras, kırmızı bir utançtı. Ellerim değilse de yüzüm kana bulandı. Şimdi kızıl yüzümü kara, kapkara bir sakalla setretmek vardı ya... Kıpkırmızı peçemle çıplak kaldım ortada!
Ve benim en asilinden bir rengim vardı zaten. O kadar ki, hep karaya çalsa da renkli bir hayatım vardı. Renkten renge giren tavrınla bu çizik çizik gönlümün, kesik kesik renklerin, alların, morların cirit attığı kalbimi kırmanın mantığı ne?
Yok’u yok etme!
Ben sayende cehennemin kendisini değilse de alev alev aksini hissettim yüzümde. Utancımdan öyle kızardım, öyle kızardım ki cehennemî bir hâle düştüm ve tattım azâbı. Henüz ölümün tadına bakmadan hem de...
Cehennemi hakkel yakîn gördüm. Bunu yok sayma! Yakmak Allah’a mahsusken canımı yakma!. Suçum yokken suçlama! Sonra bu yokluk ateşi senin de eteklerinden yapışır. Korkarsın, tutuşursun…
Olmayan, ortaya çıkmaktan korkmaz çünkü.
Hazır yokken, silme beni.
Yok'u vâr etme!