İp Attım Ucu Kaldı
Belki bu yazım biraz alakasız gibi olacak ama aslında alakalı bir konu.
Günümüzün popüler kültürünün içinde evrimleşmiş, şekilde şekle girmiş, duyduğumuzda ayaklarımızın, ellerimizin ve omuzlarımızın kıpırdanmaya başladığı bir şarkı var; bildiğimiz adı "Ankara'nın Bağları"
"Ankara'nın Bağları" şarkısı aslında iki şarkının birleştirilmiş ve arasına "Ankara" ile ilgili bir "ayyaşlık" da eklenmiş.
Şarkının ilk iki kıt'asını oluşturan bölüm, aslında farklı bir anonim şarkı. Adı: İp Attım Ucu Kaldı
Gelin şarkının sözlerini analiz edelim.
Genel olarak bilinen şekli şöyle:
İp attım ucu kaldı
Darazda* gücü kaldı
Ben sevdim eller adlı
İçimde acı kaldı
Almayı (Elmayı) yüke koydum
Ağzını bükekoydum
Aldın yari elimden
Boynumu bükekoydum
(Daraz: defo, sökük)
Bazı kaynaklara göre bu şarkı Bartın yöresine ait olarak geçiyor. Fakat sözleri benzer 1-2 yer haricinde tamamen farklı.
İşte Bartın yöresine ait olan şarkı şu şekilde:
İp attım ucu kaldı
Elimde tacı kaldı
Ben bekledim el aldı
Yürekte acı kaldı
Dallar solar mı
Hele güzel
Bana kıyar mı
Gidin turnalar gidin
Yarime selam edin
Yarim uykuda ise
Uykusun haram edin
Dallar solar mı
Hele güzel
Bana kıyar mı
Gömlek giyer birmandan
Usandırdı bu candan
Ne de tatlı dili var
Geçemiyom bir yandan
Farkındaysanız, şarkı sözlerinin hece ölçüsü, halk şiirine/şarkısına pek oturmuyor. yani ben şahsen oturtamadım.
Her şarkının bir hikayesi olur ya, ben o hikayeyi bir türlü kafamda oturtamadım. Sonra en eski halini buldum bir yerlerden. Bu halinde ne Anadolu insanının düşmanda başka birine sitemi, ne Yaradan'a isyanı var. Üstelik kelimeler de sıcacık geldi, bildiğim gibi geldi sani CNA'ma işlenmişçesine. İşte o sözler:
İp attım ucu kaldı
Tarakta* kücü** kaldı
Ben sevdim eller aldı
İçimde acı kaldı
Elmayı yüke koydum
Ağzını bükekoydum
Gitti yarim ellere
Boynumu bükekoydum.
(*Tarak: burada kastedilen, saç tarağı değil, dokuma tezgahındaki tarak.)
(** Kücü: dokuma tezgâhlarında arış ipliklerini açıp kapayan tarak)
Hadi bir de bizim Taraklı ağzıyla söyleyelim şarkıyı:
İp attım ucu galdı
Darakta gücü galdı
Ben sevdim eller aldı
İçimde acı galdı
Almayı yükegodum
A'zını bükegodum
Gitti yarim ellere
Boynumu bükegodum
Nasıl tanıdık geldi mi size de? Tüm mânâsı yerli yerinde, içinizi burkan bir olayın ardından gelen bir tür ağıt, üstelik kimseye bir sitem, bir isyan barındırmayan tertemiz bir kalpten dökülen sözlerin sahibi, Taraklı'lı olabilir mi sizce de?
Ben başlangıcı yaptım, bundan gayrısı Taraklılı araştırmacılarımızda. Bence bu türkü, Taraklı'nın türküsü; sahip çıkılmamış, sonra bozulmuş yozlaşmış.
Önemli bir husus daha
Şarkıdan yola çıkın veya çıkmayın, fakat içinde geçen "Tarak" kelimesini iyi irdelemek gerekiyor.
İnternette "taraklı" ile ilgili bir arama yaptığınızda karşınıza ya TARAKLI AJANS çıkar ya da, "Eski adı Dablar olan..." diye devam edip duran mantık hatalarıyla dolu bir tanıtım yazısı.
Tarak deyince illâki saç tarağı manasına otutturulup, tahta kaşıktan tahta tarağa bağlayarak mantık kurulmaya çalışılmış. Oysa ben küçüklüğümde falan hiç tahtadan yapılmış bir tarak görmemiştim. Büyüklerim de anlatmamışlardı. Hem tahtadan tarak saçları yolmaz mıydı?
Bu tarak başka tarak. Hepimizin bildiği, eskiden neredeyse her evde bulunan, Halk Eğitimi Merkezinde eğitimi verilen...
Tezgah... Dokuma tezgahından bahsediyorum. Belki de şirin kasabamızın adı buradan geliyordur. Her evinde dokuma yapılan Taraklı...
Sadece bu değil, Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü'ndei Tarak kelimesinin ilk manası, "Keçiyolu"...
Bir sonraki yazımda bunlar hakkında olacak; o zamana kadar, Kaymakam'a Belediye Başkanı'na ve Yerel Kültür Derneği'ne çok görev düşüyor. Görevi verdim gitti...
Kalın sağlıcakla...
#tarakli-adi-nereden-geliyor #ip-attim-ucu-kaldi