Tarihi Türk-Ermeni Meselesine Kısa Bir Bakış
Ermeni topluluğu Milattan sonra uzun asırlar Roma-Pers kavgalarında hep ezilen taraf olmuş, ancak huzur ve sükuneti Selçuklu-Osmanlı çizgisinde yakalamış, böylece en rahat dönemlerini bu asırlarda geçirmişlerdir. Öyleki Ermeni tarihçi Mateus, Melikşah için “O adil bir sultan idi” derken 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet, Ermeni Patriğini İstanbul'a çağırarak ona yer vermiş, her türlü dini özgürlük hakkı tanımıştı…
Revan Erivan’a Nasıl Dönüştü?
1815 Viyana kongresinde alınan kararlar, Osmanlı'nın parçalanmasına zemin hazırlamış, 1828-29 Osmanlı-Rus Savaşı yok oluşa gidişin ateşini yakmış, Ruslar Kafkas Dağları’nın güneyini muhafaza altına almak için Erzurum bölgesinde yaşayan Ermenileri “Revan” ve yöresine göç ettirmiş, böylece tarihî Türk şehri olan Revan’ın adını Erivan’a dönüştürme sürecini başlatmışlardı.
Ermenilerin ilk kez uluslararası belgeye 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonucu geçmiş, imzalanan Ayestefenos anlaşmasının 16. , Berlin anlaşmasının 61. maddesi gereğince Osmanlı Hükumeti; “Ermenileri Çerkez ve Kürt çetelerine karşı koruyacağı” taahhüdünü vermişti(? !. . )
İngiliz, Fransız, Rus, ABD Tahrikiyle İsyan Eden Ermeni Çeteleri…
1820’den itibaren bir ahtapot gibi Osmanlı vilayetlerinde örgütlenen Hristiyan misyonerlerin açtıkları okullar tam bir Ermeni teröristi yetiştirme merkezine dönüşmüş, bütün Ermeni çetebaşları bu okullarından yetişmişti. Sadece Erzurum vilayeti dahilinde Amerikalıların iki lise, iki ortaokul, 30’dan fazla iptida-i mektep açmaları işin boyutunu ortaya koyması bakımından önemliydi.
Ruslar; Kırım Savaşından sonra el altından Ermenileri örgütleyerek bulundukları yerlerde çete faaliyetlerini başlatmış, bölgeyle ilgili istihbarat bilgilerini Ermenilerden elde etmiş, bütün bunlar yetmezmiş gibi Ermenileri zorla silahlandırarak Osmanlı Devletine başkaldırmışlardı.
Zeytun, Van, Bitlis, Erzurum, İstanbul’da öldürme, yakma , yıkma faaliyetleri tamamen İngiliz, Fransız, Rus, ABD desteğiyle devam etmiş, en küçük bir olayda bu ülkelerin elçileri Bâb-ı Âliyi tehdit ederek Ermeni çetelerine kol kanat germişlerdi.
Özellikle 1890 yılından itibaren kurulan Taşnak, Hınçak, Ramgavar çeteleri, önce Avrupa ve Rusya’da sonra Osmanlı topraklarında teşkilatlanarak Müslüman Türklere karşı tam bir tedhiş faaliyeti sürdürmüş, masum Müslümanları şehit etmişlerdi.
Merzifon, Harput, Antep, Maraş ve Erzurum’daki Ermeni Kolejleri adeta birer isyan yuvasına dönüşmüş, Rusya ve Batı’dan getirilen silahlarla Ermeniler istedikleri zaman, istedikleri yerlerde isyanlar çıkarmışlardı.
Taşnak Partisi tüzüğünün 6. maddesinde açıkça, “Türk’ü, Kürdü nerede görürsen öldür, dönekleri öldür, ancak Ermeni davasına hizmet edebilirisin” deniliyordu.
Van’da On Binden Fazla Müslüman Katledildi…
Bu hazırlık devresi sonucu çıkacak bir Dünya Savaşında yapacakları faaliyetleri kararlaştırmak için Haziran 1914’de Erzurum’da büyük bir kongre toplayarak özetle şu kararları almışlardı: Savaş çıkınca Ermeniler Rus ordusunda gönüllü birlikler oluşturacak, Osmanlı Ordusu’na karşı savaşacak, çeteler Osmanlı ordusu gerisinde ikmal ve bakım hatlarını keserek tedhiş faaliyetleri yapacak, böylece Musul’da bulunan 4. Ordu ile Erzurum’da bulunan 3. Ordu’nun arasını kesilecek.
Van’dan başlayıp Bitlis, Erzincan hattını ele geçirmek için sadece 1 Nisan 15 Nisan 1915 yılında 10. 000 den fazla Müslüman’ı Van’da şehit ederek eski Van’ı yakmışlardı.
Soykırım Yalanı ve Ermeni Zorunlu Göçü
Osmanlı Hükümeti bütün bu alçak eylemlere karşılık 24 Nisan 1915 yılında bir kararname yayınlayarak 235 Ermeni üst düzey çete başının tutuklanma emrini çıkarmış, bunlardan 180 kadarını tutuklayarak göz altına almıştı. İşte Ermenilerin dünyaya soykırım diye ayağa kaldırdıkları olayın aslı esası buydu. Yani 180 çetecinin tutuklanmasıydı. Ermeniler bu tutuklanmaları bahane ederek dünyayı “soykırım yalanıyla” aldatmayı sürdürdüler.
Ermeniler savaşın başlamasıyla çete faaliyetini hızlandırmış, Osmanlı hükümeti karşı tedbir olarak 27 Mayıs 1915 yılında “Zorunlu Geçici Sevk ve İskan” kanununu çıkarmış, savaş bölgelerinde ve çetelerle işbirliği yapan Ermenileri daha güvenli bölgelere sevk etmek için adım atmış, Diyarbakır, Tunceli, Urfa üzerinden Musul, Deyl Zor, Halep bölgelerine naklederek onları bu bölgelere yerleştirmişti.
Bu nakiller esnasında özellikle Kürt çeteleri ile Kürt ve Arap aşiretleri milisleri Ermenileri öldürmüş, eşyalarına el koymuşlardı. Bu olaylarda tedbir almayan Osmanlı asker ve subaylarından ihmali görülenler (!? ) de yargılanarak idam edilmişlerdi.
Ermeni Soykırımı mı, Türk Soykırımı mı?
Rus işgaliyle başlayan süreçte Doğu Anadolu’dan 1. 078. 000 Müslüman Türk yerinden yurdundan olmuş, bir bölümü yollarda hastalanarak, donarak, açlıktan ölürken, Ermeni Çeteleri tarafından 519. 000 Müslüman Türk, sadece 12 Şubat 12 Mart arasında Erzurum ilinde 50. 000 den fazla Müslüman Türk şehit edilmiştir.
Sonuç olarak Rusların, Batılı devletlerin ve misyonerlerin desteğini alan Ermeniler veli nimetleri olan Osmanlı devletine isyan etmişler, Müslüman Türk Milleti’ne tam bir soykırım uygulamışlardır. Ermenileri kullanan efendileri desteklerini çekince de istenmeyen olaylarla karşılaşılmış, Ermeniler geri çekilerek bugünkü Ermenistan topraklarına (Revan Hanlığı Topraklarına) çekilmişlerdir. Özetle durum bundan ibarettir. Bu konuda Erzurum’da Bulunan Rus Yarbay Teverdohılebov’un hatıratları olayları özetlemesi bakımından tarihe şerh düşmüş önemli bir belgedir.
#