Ramazan Düdüğü
Haydi dökülsün dilimden, kalemimden, ramazan ramazan günaha girmeden, İftarından sahuruna beklenen bir nefes gibi içten, bir parça ekmek gibi, bir yudum su gibi, sıcacık bir çorba gibi. Bulamayana buldursak mı artık? Artıklarımız artık olmadan çoğaltsak mı mutlulukları diğer gözlerde, yaysak mı güneşin endamını ay bini yansıta yansıta gönüllere. Bir avuç toprak gözlerimize dolmadan önce, elimizden geleni ortaya koysak mı?
Ellerimizle kirlettiğimiz yollar, kaldırımlar, bahçenin ortası hatta… Geç kalınmış bir şarkı notası gibi faydasızlığa devam edelim mi? Yok etsek mi komple her şeyi, beni, bedeni, varoluşu.
Başkasının bahçesine girip tırmığın ucuna basma. Bahçenin sahibinde de suç arama. Çimenler, bak işte hepsi uluorta orada, Basma, ezme zamanların götürdüklerini… Kendini bir şey sanma.
Paylaşabildiğin senindir, paylaşamadığın da başkasınındır. Al şöyle iki elini başının arasına. Düşün. Düşünmeyi unutma, gevşeyip conguldamasın beynin, bir gün lazım olabilir sana, şimdiye kadar kullanmamış olsanda.
Ne gariptir, Tanrı’ın kitabında “secde” geçince kapanıyorsun da yerlere, “Düşün” dediğinde düşünmen nerede? Belki uyaran olmasa bilmeyeceksin “secde”nin geçtiğini bile.
Ne gariptir, insanın sakladıkları. Kendinden, ötekinden, berikinden. Tüm insanlar bir yere kadar aynı, bir yerden sonra farklı. Yoluna giden bir yana, suyuna giden bir yana, yolunda giden öte yana. Eliyle bile denemeden kalbiyle buğuz ederek işi bitiriyor ya, o kalbi sızlıyorsa şerefsizim.
Notasız bir düdük gibi üflendim geçtim dünyadan. Ömür dediğin akşamla yatsı arasıdır, belki ikindi ile akşam, belki öğle ile ikindi, belki uyuya kaldığın sabah vakti. Ortasında nereden bakarsan, bir elinde tükenen zaman, bir elinde çoğalan hırs. Kefenime cep diksinler.
#ramazan #iftar #sahur #ekmek #su #corba #toprak #paylasim #dusunme #insan #zaman #omur #kefen