40 Yaşında Hayatın Gerçekleri ve Annemin Vefatının Ardından
Zamanın hızla geçtiğini fark etmek, özellikle 40 yaşına gelindiğinde çok daha keskin bir gerçeklik kazanıyor. Bir yanım hâlâ çocukluk anılarımda dolaşırken, diğer yanım hayatın ağır yüklerini omuzlamaya devam ediyor. 40 yaş, bir dönüm noktası; insanın hem kendini yeniden keşfettiği hem de kaybettiklerinin derin izler bıraktığı bir yaş. Bu dönemde yaşanan her kayıp, insanı farklı bir düşünceye sürüklüyor.
9 ay önce annemi kaybettim. Onun yokluğu sadece fiziksel bir eksiklik değil, aynı zamanda hayatımda büyük bir boşluk anlamına geliyor. Annem, sabrı, gücü, yardımseverliği ve fedakârlığıyla hepimizin rehberiydi. Onun karakterinde sabır, adeta bir yaşam biçimiydi. Yaşamın zorluklarına karşı her zaman metanetle durdu ve bizi de bu şekilde yetiştirdi. Hayatta karşılaştığımız en zor anlarda bile sakinliğini korur, çözüm odaklı düşünürdü. Bu duruşuyla çevresine örnek olan bir kadındı.
Annemin yardımseverliği, onu tanıyan herkesin hafızasında yer etmişti. Kendisinden yardım isteyen ya da etmeyen fark etmeksizin, etrafındaki herkesin yanında olurdu. Küçük ya da büyük fark etmeden herkese el uzatır, insanların hayatını kolaylaştırmak için çaba sarf ederdi. Bu yardımseverliği, ona olan sevgimizi ve saygımızı her geçen gün daha da büyütürdü. Kendi isteklerini daima ikinci plana atar, başkalarını mutlu etmeyi kendine görev edinirdi. Onun bu fedakâr duruşu, şimdi geriye dönüp baktığımda bana kattığı en değerli miraslardan biri.
9 aydır onun yokluğuyla yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum. Her geçen gün annemin sabrını, gücünü, yardımseverliğini ve fedakârlığını daha derin bir şekilde anlıyorum. İnsan hayatta en zor anlarını yaşarken, böyle anılar ve karakter dersleriyle ayakta kalmayı başarıyor. Annemin bana bıraktığı bu öğretiler, yaşadığım her zorlukta yanımda oldu. O, artık fiziksel olarak yanımda olmasa da, onun değerleri ve hayatıma kattığı anlamlar benimle yaşamaya devam ediyor.
40 yaş, insanın kendisini ve hayatını yeniden sorguladığı, neyin gerçekten önemli olduğunu daha iyi anladığı bir dönem. Bu yaşta, kayıpların ağırlığıyla baş etmeyi, ama aynı zamanda sevdiğimiz insanların bize bıraktığı değerleri yaşamayı öğreniyoruz. Annemin sabrı, gücü, yardımseverliği ve fedakârlığı, bana bıraktığı en büyük miras. Şimdi, hayatın zorluklarıyla karşılaştığımda, onun bu değerlerine sıkı sıkıya tutunuyorum.
Bu yazıyı okuyan herkesin de sevdiklerinin kıymetini bilmelerini, onların öğretilerini hayatlarında yaşatmalarını diliyorum. Çünkü zaman geçiyor, ama sevgi ve değerler, kalbimizde sonsuza kadar yaşamaya devam ediyor.
#husamettin-caglar #40-yas #anne #sabir #iyilik