Merhametin -bu düzende- 'bulunmaz hint kumaşı' olduğunu düşünen bizlerin, elini-kolunu bağlamak için tekstillere çoktan ‘deli gömleği’ siparişi verilmiştir bile… Fakat bu zalim düzene de bir gün mutlaka ‘takva elbisesi’ dikilecektir!
Silikozis: Halk dilinde kot taşlama hastalığı olarak bilinen
Ne gariptir Serkan kardeşim, kadınlarımız Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kazanımlarını bile kaybetmek üzereler, her geçen günde söz hakları ellerinden alınmakta. İlkokullarda bile artık kız ve erkek çocukları yan yana oturmuyorlar, erken yaşta beyinlerine farklı cinsten olduklarını kazıyoruz. Ve yaşam yükünü kadınlarımızın sırtladığını unutu veriyoruz. Çok güzel harika ötesi olmuş tebrik ederim seni.
Kadir DEMİR
5.09.2009 / 16:08:59
Erdoğan ISIR'a ; Abicim gerçekten tespitlerin yerinde.Günümüzde O günün kazanımları yok gayrı.Acep bunlardan biride başörtüsü mü yoksa?
Ali SANLI
6.09.2009 / 02:55:51
Serkan Abi; bu güzel yazından dolayı seni kutluyorum.
M. Ali ÇINAR
6.09.2009 / 05:30:22
Emeğin karşılığı sadece karın doyurmak olarak algılanan bir toplumda geleceğin efendi köleliği, yani çağdaş kölelik ne yazık ki modern kavramlarla insanlığa sunulmaya devam ediliyor. Galiba geleceğimiz efendilerinin sayısı azlırken köle alıp satılanların sayısı da epey artacağa benziyor... Bir toplum onurunu yitirip gururla beslenmeye başlarsa, yani zilletten gurur duymaya başlarsa sonucun insan için tam bir vahamete dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Tebrik ve teşekkür...
Mustafa Özbilge
6.09.2009 / 12:46:41
Bu emek harcanmış şiir, bana Heine'nin mısralarını hatırlatı Cemil Meriç'in çevirisinden DOKUMACILAR (1844): "Karanlık gözlerinde yaş yok/ tezgah başındalar/önlerinde kumaş yok.../gıcırdıyor dişleri:/-sana kefen dokuyoruz.../ sana tezgahımızda üçüzlü beddua dokuyoruz/dokuyor dokuyoruz.../-lanet sana ey kıral,/sefaletimiz karşısında taş kesilen/ve son santimine kadar soyup bizi/ köpekler gibi kurşuna dizdiren/ zenginlerin kıralı! lanet sana!/dokuyor dokuyoruz.../lanet sana yalancı.../toprağında yalnız alçaklık ve/ soysuzluk yükselmede/ve çiçeklerin çabucak solup/her güzel şey kemrilip dişleriyle kurtlerın/ bozulup çürümede/dokuyor dokuyoruz.../tezgah çatırdıyor, mekik uçuyor,/ onlar dokuyor gece gündüz.../ senin kefenindir dokuduğumuz.../sana tezgahımızda/ üçüzlü beddua ile dokuyoruz...