Kıskanma
Bazı insanlar nedense çok kıskanç olur. Büyük Larousse kıskançlığı şöyle tanımlar: “Bir başkasının üstünlüğü, daha iyi olan koşulları karşısında duyulan haset.”
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde “kıskanmak” sözcüğünün açıklaması şöyle:
1.Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına veya üstün durumda görünmesine dayanamamak.
2.Herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin bu üstünlüğünden acı duymak, haset etmek.
3.Esirgemek, çok görmek.
4.Yerinde olmayı istemek, imrenmek.
Eğer insan başkasının başarısını kıskanırsa,
Eğer insan yıkıcı bir duygu içindedir.
Başkasını kıskanan insan mutsuzluğa yol açar. İmam Gazali, Kimya-yı Saadet isimli yapıtında çekememezliği şöyle dile getirir: “Bil ki haset, bir kimseye nimet gelir, sen onu beğenmezsin, istemezsin, o nimetin onun elinden çıkmasını istersin demektir. Buysa kesin delillerle haramdır. Allahu Teala’nın takdirini ve hükmünü beğenmemeyi gösterir. Kalbin pisliği, habisliğidir. Zira sana verilmeyen bir nimetin, başkasında bulunmamasını istemek, habislikten başka bir şey değildir. Fakat onda bulunmamasını istemez de kendisi de onun gibi olmak isterse bu nimeti beğenmemezlik olmaz. Buna gıpta derler. Din işlerinde olursa gayet güzeldir. Hatta vacip bile olur.”
Bir Amerikalı çok güzel bir araba almış. Bir başka Amerikalı arkadaşına takılmış. Demiş ki bak arkadaşın çok güzel bir araba aldı. Yuh sana, bir araba bile alamadın? Deyince şu yanıtı vermiş: “Arkadaşımın aldığı araba gerçekten güzel. İmrendim. Ben de çalışacağım, çok çalışacağım, ondan daha güzel bir araba alacağım.”
Kıskançlık imrenme şeklinde ise, burada yıkıcı değil, yapıcı bir güç vardır.
Eğer insan başkasını kıskanırsa,
O insan içinde yara açar.
Bu yara saplantı halinde ise, giderek derinleşir.
Eğer insan bu yarayı yapıcı güçle doldurursa,
O insan yararlı olur.
Eğer insan başka bir insanı kıskanırsa,
O insan kendisini utanç içinde hisseder.
Kısaca kendini beğenen, kendi ayıbını göremez.
Sevgili Peygamberimiz kıskançlığı aşağıdaki sözleriyle yasaklar:
“Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin ve düşmanlık beslemeyiniz!”,
“Aralarında kıskançlık doğmadığı sürece insanlar hayır içerisinde bulunurlar.”,
“Kıskançlıktan kaçınınız; kıskançlık, ateşin odunu veya çalı çırpıyı yediği gibi insanın güzel amellerini yiyip götürür!” sözleriyle yasaklar.
Bir arkadaşım sürekli kitap yazar, sık sık yurt dışına giderdi. Çevresinde bulunan insanlar onu çok kıskanırdı. Kıskananlardan birisi, “Nasıl oluyor da yurt dışına gidiyor, gittiği ülkenin cumhurbaşkanları ile görüşebiliyor. Üstelik bir ast subay emeklisi…” Kıskanılan kişi arkadaşının bu sözleri karşısında şöyle der: “Keşke kitap yazmasaydım, yurt dışına gidip o ülkenin cumhurbaşkanı ile görüşmeseydim de, aydan aya maaşını alan ve eve işini taşımayan bir insan olsaydım. Evden ayrıldığım andan itibaren eşim ve çocuklarımı göremez oldum. Arkadaşım beni kıskanacağına, ben de yapabilirim” şeklinde düşünseydi, çok sevinirdim.”
Eğer insan ben de yapabilirim derse,
O insanda düşünce değişikliği olur.
Eğer insanda düşünce değişikliği olursa,
O insanda güçlü bir atılım görülür.
Eğer insanda güçlü atılım görülürse,
O insan kin ve düşmanlıktan kurtulur.
Eğer insan kin ve düşmanlıktan kurtulursa,
O insan sevimli bir insan olur.
Eğer insan sevimli olursa,
Başkalarına karşı yakınlık duyar.
Eğer insan başkalarına karşı yakınlık duyarsa,
Onların sevinçleri ile dertlerini paylaşır.
Eğer insanın bedeni kirli olursa,
Temizlenmesi kolay olur.
Eğer insanın ruhu kirli olursa,
Temizlenmesi pek kolay olmaz.
Kur’anda bir ayet var. Meali şöyle: “Yeryüzünde böbürlene böbürlene yürüme!”