Tedbir Bir Masal Mı?
-Tavırsızlık da bir tavırdır. Ben sendeki tedbiri sevdim zaten. Üzülme, bir kaza oldu! Kazaya sebep tedbirdir bazen.
"Aklım gevezeleşti" yine! Gecenin bu saatinde kafamı şişirdi. Sus diyorum, susmuyor. Uyutmuyor. Sabah erken kalkmam lâzım, uykusuz kalmamam için -tedbiren- bari bana masal anlat, uyut beni, diyorum. Anlatıyor…
Ve ben aklımın anlattıklarını aklımda tutmaya çalışırken, anlatılanlarla birlikte uykum da kaçmasın diye, düşüncelerimi aklımda tutmak yerine yakalamaya çalışıyorum ellerimle.
Tedbiren… Uyumak için…
Zira bu yazıyı yazmazsam uyuyamam!
…
Kalem, balığın kıvraklığını andıran aklın karşısında etkisiz kalan bir olta gibi olsa da, deryada boğulmak pahasına yakalıyorum düşüncelerimi yakalayabildiğim kadarıyla:
"Bir varmış bir yokmuş" diye başlasam, konu yine "varlık/yokluk" meselesine gelecek. Hayat hepimiz için varlık yokluk meselesiyse, masala sığınmak gerek!
Misâle ya da… Lakin öyle şeyler vardır ki -dolaysız- anlatılamaz.
Ve bu saatte uykusuz kalışımız, başkalarının uykularını kaçırma hakkını vermez bize.
Aman kimse uyanmasın!
"Evvel zaman içinde" deyip -tedbiren- masala devam et sen.
Ve çabuk bitirsen!
…
Konu dağıldı. Başta anlattıklarımızı yok sayarak "evvel zamana" girmeden "bir varmış bir yokmuş" deyip baştan alalım biz: Yokluktan olduk hepimiz.
İmkân âleminde "her şey zıddıyla kaim" ise: 'yok' olmazsa 'var' olmaz. Nitekim varlığın zıddı yokluktur.
Misâl:
Kadın olmadan erkek; erkek olmadan da kadın olmaz. Bu ikisi birbirinin zıddıdır; fakat ikisi de birbirinin cinsidir. Zira ikisi de insandır. Meselâ aynı kanun ‘siyah’ ve ‘beyaz’ açısından da geçerlidir. Bu iki rengin birbirlerinin zıddı olması ikisinin de renk olduğu gerçeğini sarsmaz. Öyleyse; yokluk, varlığın cinsidir. Yokluk, varlıktan farklı bir şey değildir. Ya da varlığın mayası yokluktur. Öyle ki: her şey yok'tan var edildi. Ve yokluk varlığı mayalayıp mayalayıp olduruyorsa; yok, yoktur. Yok da yoksa, olmayan yok’u çıkaramazsın hayatından!
Mesalâ birine ilişkin bir yokluk varsa hayatında, yokluğu bile yeter onun varlığına. Ya da sana dair bir yokluk varsa birinin hayatında, onun yaşamında varsın demektir. Çünkü yokluğunu varlığın doğurmuştur. Onun yokluğunu da o birinin varlığı…
…
Yok yoksa "bir varmış bir yokmuş" demek yerine, bir zamanlar bir genç "var"mış diyerek başlasak mı masala? Hatta uzatma! Artık başla!
Evet, bir zamanlar/tüm zamanlarda bir genç varmış. Ve bu genç adam, boyundan büyük işlere kalkışırmış. Yine bir gün atlamış arabasına, varmak için maksuda, düşmüş yollara… Düşmüş amma…
Düşmüş mü?
Düş/müş amma tedbiren emniyet kemerini bağla demişler ona! Emniyet kemeri seni koruyacaktır oluşabilecek herhangi bir kazada…
Velhasıl korkulan gelir başa… Gencin boyu kısa olunca, -nasıl olduysa- çarpmanın etkisiyle gencin boynu yüklenivermiş emniyet kemerine. Genç maksudu sevince, zaten boynu kıldan ince… Kurban olmuş genç, kemer boynu kesince!
Kazaya, kazaya tedbiren başvurulan emniyet kemeri sebep olmuş.
"Keşke daha tedbirli olunsaydı" demenin hiçbir hükmü yok(!)muş.
…
Yok, yok olunca; yok'u es geçip "bir zamanlar/tüm zamanlar bir genç 'var'mış" diyerek masala girmemizle çıkmamız bir olmuş. "Evvel zaman" nasıl da unutulmuş! Lakin "şimdi"yi mayalayan "Evvel"miş. Evvel olmazsa şimdi olmazmış. Olan ve olacak olana evvelde "ol" denmiş zaten. İşte böyle her şey bir "oldu-bitti"ye gelince, -ecek, -acak gibi gelecek zaman ekleri yerine, misallerde -mişli zaman kullanılırmış. "Evvel zaman" olmazsa masal da olmazmış.
Şimdi terar dönersek masala:
Maksudunun aşkından gözü kararan genç, meğer kazanın 'evvel'inde ters şeride giresiymiş. Kazaya "ol" emri, evvelce ol/an tedbirsizliğe verilmiş.
Hülâsa:
Ezelde "Ol diyen Olan"ın ilminde olmayan yok ise; suçum yok deme!
"Ol" denmişse olur.
Ve en basit tabirle:
Kaza, kaderde olanın vuku bulması ise; güneş kazayla doğdu bak işte!
Oysa sen uyuyabilmek için: “bana masal anlat” demiştin.
Ve ben: "bu masalı yazmazsam uyuyamam" demiştim. Uykusuz kalmamak için tedbiren yazmayı seçmiştim. Ama bak gördüm ki kazaya sebep tedbir oldu. Güneş kazayla doğdu!
Şems, evvelde "ol" denen kanuna itaâtinden, akşam oldu battı; sabah oldu doğdu. Senin uykusuzluğun 'evvel'de daldığın vakitsiz uyku... Acı çekmek, kanuna itaâtsizliğin kanunu oldu. Ve ol/an oldu!
Açarsam:
Evvelde olmayan hiç olur muydu?
Yokluğun eşi varlıksa ve her şey yok'tan var oluyorsa uykum yok deme! Uykun vardır ki sen sadece vaktini bekle!
...
Hissettiğin o yokluğun acısı, onun varlığının işaretidir. Lakin onun varlığını, hissedeceğin ve hissettireceğin yokluk olduracaktır.
Sen şimdi aklın gevezeliğine kapılıp tedbirlerde boğulma. Tedbiri de bırakma. Zira tedbiri uygulamasaydın yine vâsıl olamayacaktın uykuna.
Bir Müslüman gibi teslim ol, İslam ol.
Olaylarla/olanlarla barış. Ümitsizlik haram sana...
Vakti gelmişken:
Biraz uydum akıllı ol da uygun vakitte uyu.
Uyu ki vakte tâbi de olsa gerçekleşmeyi bekleyen bir rüyan olsun.
Olsun!
Nasılsa her şey ol/acağına var/ıyor. Rızıkları teminat altına alınan bütün açlıklar için; yokluk, varlığın hamurunu karıyor.
Tokluğun zıddı açlık ise, tokluğu doğurup doyuracak olan da açlıktır; süt kokan memeleriyle...
Tokluğa değil de yokluğa olan şehvetimiz bundandır işte!
#