Yaşama Geç Kalmak
Dünya ile yaşam arasında ince bir ayrıntı vardır. Dünyaya gelmemizin bir amacı yoktur; ama yaşamamızın bir amacı vardır. Dünyaya neden, niçin, nasıl bir hayata, nasıl bir yaşam şekline geleceğimizi bilemeyiz. Bize biçilen hayatı yaşarız. Kaderimiz bize o hayatı yaşatır. Yaşamımız ise işte bu dünyayı gelişi kavramaktır. Ve koca bir hayatımız bu amacı yaşamaktır aslında. Her insan bir yol içer kendine ve o çizdiği yolda yürümek hayatını yaşamaktır insan için. Yolun sonuna geldiğinde (yani yaşamının) yeniden hatasız, günahsız yaşamak arzusu uyanır içinde. İsyan, yakarış, dua hangisi o yola tekrar başlamayı ya da hayatı tekrar tekrar yaşamayı bize verebilir? Hiç bir şey… Hayatın tadına ölüme beş kala varmak kadar daha acı ne olabilir? Bir bahçeye giriyoruz ve karşımıza rengarenk iki çiçek çıkıyor. Birinin kokusu son derece güzel; diğerinin ise berbat…Bilmeden, denemeden bir defa da karar vermeliyiz hangisini koklayacağımıza. Bir defa seçim yapma hakkımız var ve yaptığımız seçim bir ömür boyu bizimle yaşayacak. İşte dünyada seçtiğimiz hayatlarımız da böyledir. Bir bakıma kumar oynarız yani. Ya kazanırız ya kaybederiz ama sonunda oyun biter. Hayatı da tıpkı bir çiçek gibi bir defa koklarız. Kimse koklanmış bir hayat yaşamaz. Bu yüzden hayatımızda yanlışlarımız doğrularımızda fazladır. Bazılarımız gerçekten yaşıyor hayatı, bazılarımız hala yaşamın tadına varmayı, varabilmeyi arıyor. Ama hiç bir arayış için zaman beklemez bizi. Öyle ya da böyle zaman bitiyor, hayat yaşanıyor. Edison diyor ki: “Nasıl yaşamam gerektiğini anlamaya başladığımda, nasıl ölmekte olduğumu gördüm”. Hayatın amacını ölümün eşiğine geldiğimizde anlamak yaşamaya geç kalmaktır. Artık ne zamanı durdurabiliriz, ne de yaşamı başa alabiliriz.
#