İhmal
Ne kadar da ihmal etmişim; kalemle bembeyaz kâğıdımın düşüncelerle kararmasını, hiç pişman olmadan direnen kelimeleri azgın sularla büyütmeye çalışmayı, ne kadar ihmal etmişim direnmenin ruhumu gençleştirmesini.
Hemen masmavi sularda özgürce kulaç-laşarak, bir karadan diğerine muhteşem dostlarla uzun saatler buz gibi bedenimizi saran maviliklerle sevişmemizi hatırlayarak karşınızdayım.
Özgürlüğün pişmanlık olmadığını, buhranlı dakikalarda taraf olmaktan korkanların sonlarının hiçlik olduğunu bilerek, ateşi söndürmek yerine, eline aldığı benzin bidonunu, şuursuzca kelimelerle dua niyetine okuduğunu zannedip boca edenleri izleyince; ne kadar özgürlüğümü ve direnme gücümü ihmal ettiğimi anladım.
Kırklı yaşlarda bertaraf olmaktan korkan, yolda adımlarını bile ses çıkarmadan arşınlayan, üç kişi bir arada olmaktan çekinen, yüreğinde kopan fırtınaları hep demli çaya benzeten ve susan, ben değilim, ben gibiler değil, siz gibiler hiç değil.
Kabuklu çerezlerle büyüyüp, kendine de yıllarla yeni kabuklar örenlerin, aynı zamanda canlarını salamura-ya yatırıp yeri geldiğinde kullanmasına alışık bir zamanda yaşamamıza rağmen, öğrendiklerimiz arasında kurumuş bir çiçek bulduğumuzda neler yapacağımızı hepimiz çok iyi biliriz.
Ne kadar da ihmal etmişim özgürlüğümü? Ne kadar da ihmal etmişim düşüncelerimi sere serpe etrafıma rastgele serpmeyi. Ve çekinmeden o meydanlarda yeni tohumların filizlenmesini izlemek ne kadar da güzel oluyormuş tazyikli su ile--diplerine yaşam kaynaklarını bırakmak.
Ne kadarda ihmal etmişim ben buradayım demeyi, ben özgürüm demeyi, bu benim demeyi. Ve kibir, öfkeye karşı dimdik ayakta gülümsemeyi ne kadarda özlemişim.
Yıllardır şişen duyguları; başına buyruk kararlar, fermanlar ve yasaklar, kibir ve öfkeye karşı nasıl zamklıyor, ihmal ettiğimiz özgürlüğümüzü hatırlamamızı sağlıyor :):):)