Halkacı Kadın More
Kazanç ve kaybın gelgitlerini kısa zamanda yaşatabilmenin araçları olan küçük ağaç kasnaklardan insanın uzun macerasını seyretmek çocukluğumun esrarlı panayır eğlencesiydi.
Sigara tablalarının bulunduğu bu mahalden geçişler, bazı adamlarca garip bir usul izlerdi.
Neydi o usul?
Umursamaz, küçümseyici bir tavırla; yani oradan geçmezmiş de geçmiş bulunmuşmuş şeklinde gerçekleşen, kendini ağırdan satan, istihzâî bir hâl…
Müşterisini iyi tanıyan rengârenk saçlı, açık giyimli, esmer
halkacı kadınların, ilgi bekleyen adamın koluna yapışıvermesi bir an meselesidir. Adam, kolundan tutan yabancı bir kadının şehvetli parmaklarından kurtulup sağlam iradesinin ispatı gibi gözüken sert hareketlerle geriye çekerdi kendini.
Kadın, sıra sıra parlayan ışıkların altındaki paketlere doğru
atılmış kaçamak bakışlardan pekâlâ yakalardı bu adamı:
-Yedi tanesi on lira, ama sana üç tane de fazla veriyorum,
diyerek adamın koluna boca ettiği halkalara, kırmızı dudaklı, kocaman kahkahasını da eklerdi.
Veresiyesi olan karlı bir eğlenceyle baş başa kalırdı adam.
Güya halka atma niyetiyle gelmemiştir: Birini arıyordur, oradan geçiyordur… ama gelmişken panayır âdetini de yerine getirmemek olmaz.
Atış için çekilmiş şeride doğru bir adım yaklaşılır. Bir senedir ele alınmamış çembere olan yabancılık, tutuşun acemiliğinden belli eder kendini.
-Geçen sene böyle değildi bunlar, küçültmüşsünüz, diye mırıldanmak, bu işlerde tecrübeli olduğunun ispatına matuf kurulmuş öylesine bir cümledir.
Elindeki uzun sırıkla tablaya düşen halkaları seri bir şekilde toplayan iri cüsseli panayırcı adamın:
-Aynıdır bunlar be! Ceviz ağacından yaptırdık, sekmez bu
çemberler sekmez, diyerek cevap vermesi, adam için hiçbir şey ifade etmez. Hatta sorduğu soruyu dahi unutmuş, şimdi dizlerinin üzerinde yaylanarak yapacağı ilk denemenin heyecanını yaşamaktadır o.
İlk atış, Marlboro… Nasıl oldu?
Çember, yukarıdan aşağıya pat diye düşüp sigaranın üzerine oturdu. Uzun sırığın ucu, çembere vurup onu geriye çekerken sigarayı da havalandırdı. Şimdi bu sigara, adamın ayaklarının arasına yuvarlanıyor ve kolundaki dokuz halkayla sen yoluna devam et, mesajını veriyor.
Yere doğru esneyen vücut, aynı mevkie, aynı kavisle ikinci
atışı gerçekleştiriyor. Halka, sigaranın ucunda sarkaç gibi sallanıyor. Problem, sırıkçının oraya bir başka sigarayı sıkıştırmış olması.
Bu atış başarısız… fakat sigaraları hareketlendirerek alanı
yeniden açmak, üçüncü halkada adama ikinci sigarayı tekrar kazandırıyor.
Dördüncü ve beşinci atışlar daha savruk. Kırmızı jelatinli,
uzun, kadın sigarası More, altıncıda uçarak geliyor. Yedincide, çember, Parlement’e geçiyor. Adamın, ne kadar yetenekli olduğu gerçeği, panayırcılar vesilesiyle ortada.
Sekiz ve dokuzuncu atışlar başarısız olsa da onuncuda yine
bir Marlboro geliyor.
Adam, kazandığı beş sigaraya henüz elini sürmeden,
kasnaklardan yedi tanesini daha kolunda buluveriyor. Cepten hâlâ bir kuruş çıkmamıştır. Beş sigara ayakucunda, yedi halka kolunda… zenginliğin mini hazzı kalbe tatlı tatlı dokunmaktadır.
İyi başlangıç Marlboro’yu getiriyor.
İkincide rasgelmese de üç, dört ve beşinci atışlarda üst
üste zaferler kazanan adam; bazen düz, bazen eğik, hatta çemberi dik tutarak farklı stiller aramakta, birinde olmasa diğerinde istediği sonucu almaktadır.
Kadının, üçüncü halka dizisini adamın koluna takarken:
-Bu üç oldu, diyerek verdiği kasnaklardan henüz para almadığını hatırlatması, adam için hiçbir şeyi değiştirmiyor. Adamın, önünde bina gibi yığdığı dokuz sigarasından, kolundaki bir dizi kasnaktan cesaret alması, kadınla daha rahat konuşabilme imkânını da oluşturuyor.
Gençler, gecenin başarılı ağabeyine yaklaşıp ona gurur okşayıcı bazı iltifatlarda bulunurken:
- More’nin nasıl olduğunu bir görsek, diyerek küçük
taleplerini şanslı ağabeylerinden gizlemiyorlar. Bonkörlüğün gösterilmesine bir işaret olacak More, gençlerle beraber açılıp birer tane tüttürülüyor.
İnce, zarif, koyu renkte bir kadın, More…
Gülüşmeler ve tekrarlanan atışlar…
İlk atış, Marlboro geleneğinin devamını getirir. Gençlerin güçlü tezahüratları arasında kasnakçı adamın yüzü kararır. Sırığın, peş peşe vuruşları tablayı inletir. Belli ki gidişat, bu iri kıyımın pek hoşuna gitmez. Kadına, harfleri ağızda yuvarlanan bir küfür savrulur. Kadın, umursamaz edasıyla her şeyin kontrolünde gittiğini müziğin ritmine bıraktığı titreyen bedeninin tamamlayıcı bir uzvu olan havada döndürdüğü biçimli eliyle gösterir.
Adamın kafası, izleyenlerin durmak bilmeyen:
-Abi şu sigaraya da at! Onu da alırsın. Atma ona sakın!
şeklindeki müdahaleleriyle karışmaya başladığı an, çemberin de tahtanın üstünde yalpalayarak boşa dönmeye başladığı bir vakte tekabül etmektedir...
Zar zor alınan tek paketle tur tamamlanır.
Kadının, kırmızı tırnaklarını, adamın yüzüne gereğinden
fazla yaklaştırıp beş olarak göstermesi; bu sigaralardan on tanesinin gittiği, eldeki yedi çemberin de parayla alındığı anlamına gelir. Kalan çemberlerle zarardan dönülebilir, fakat üst üste atılan halkalar, artık sigaralara değil, adamın öfkeyle dolan burnuna geçmektedir sanki.
Kadın, adamın önündeki on sigarayı, verdiği beş oyunluk
diziye karşılık geri alır, altıncı diziyi adamın koluna takıp gider.
Yedi, sekiz, dokuz, on…
On beşinci diziye kadar tek tük kazanan adamın, ateş gibi
yanan panayırcı kadına karşı duyduğu şehvet, öteberi için birkaç lirayı esirgediği eşi ve çocuğuna karşı bir merhamete dönüşür.
Yüz liraya satın alınan bir paket More; gecenin sonunda
ince, zarif, esmer bir kadın değildir artık.
#