Mustafa Özbilge Mustafa Özbilge Dıngılım

Mehmet Ali Çınar: Baş Muhafız

Mustafa Özbilge'nin Mehmet Ali Çınar üzerine köşe yazısı yayında.
Yayın: Güncelleme:

Mehmet Ali Çınar'ın vefat haberini aldığımda Edirne'deydim. Bu sebepten müslümanın müslümana olan son vazifesini ifa edememenin burukluğunu yaşıyorum.

Kurucusu olduğu Taraklıajans haber sitesinde benim kırık dökük satırlarıma yer açıp hiçbir yazıma sansür uygulamayan öğretmenime eda edemediğim cenaze namazına mukabil yine de dua yerine geçebilecek birkaç söz söyleyebilirim sanırım.

Altının değerini sarraf bilir, kitabın değerini sahhaf, hocanın değeriniyse talebe bilir. Şimdi Mehmet Ali Hoca'nın o her zamanki iddialı üslubunu, üzerimde eğreti de dursa takınarak konuşacağım. Hisar'ın üstüne Taraklı'ya hizmet etmiş insanların isimlerinin yazılı olduğu bir kitabe dikilecek olsa Mehmet Ali Çınar ilk sıraya yazılır. Sebebi açıktır.

Taraklıajans...

Birbirinden habersiz olmak gurbetin yükünü daha da arttırır. Memleketten gelen iyi kötü bir havadis, kişiye ait olduğu yeri hatırlatır. Çünkü insan hatırladıklarıyla yaşamını idare eder, hatıralarıyla yaşamı anlamlandırır. Bir yerde hatır için yaşar.

Şu veya bu sebeple Taraklı'dan ayrı kalmış insanların birbirlerinden haber almalarını sağlayan Taraklıajans, kâr saikiyle kurulmuş bir mecra olmadı. Senelerdir maddi anlamda zararına işletilen ama binlerce Taraklılının irtibatını ve bütünlüğünü sağlayan toparlayıcı bir yuva görevi üstlendi. Bizim içinse bir okul....

Taraklı'dayken kendisine hiç değer vermediğin herhangi birisinin hastalandığını uzaklardan, bir internet sitesinden duyunca haberi okuyup üzülüyorsun. Üzüldüğüne şaşırıyorsun. Yahut normalde ilgisiz kalacağın buzağıların, kuzuların doğumunu buradan okuyunca seviniyorsun. Niçin? Taraklı'dan gelen her ölüm haberinin bir sonbahar yaprağı gibi yüreğine düşmesi...

Çünkü Taraklı, senin geçmiş resminin bütünüdür. O bütünlüğü kaybetmemeye çalışıyorsun. Tehlike birilerinin ölmesinde değil, unutulmasında. Resmi oluşturan birçok parça var. Sana gereksiz gözüken küçük bir parçanın unutulması, hatıra tablosuna bulanık bakmana neden olacak. Küçük cüzlerin hafızadan silinmesi büyük bir boşluğu oluşturacak ve nihayet resmin silikleştiğini göreceksin.

Mehmet Ali Çınar; gurbette yaşayan, Taraklı'ya gelemeyen, buradan uzak diyarlara taşınmak zorunda kalmış hatıra yüklü kalplerin zayıflayan, silinen tasavvurlarını Taraklıajans'la korumaya aldı. Kurduğu ve senelerce idaresini uhdesine aldığı bu gazeteyle sadece yerel habercilik yapmak düşüncesinde değildi. Yer'ini yurd'unu bilmenin ağını örüyordu. 

Sansasyon ve yalan haberciliğin gazetecilik mesleğinin olmazsa olmazı olduğu bir dönemde; Hoca'nın ahlaklı, ilkeli, mütevazı tavrıyla aradığı şey, haberciliğin de ötesinde bu memleketin insanlarını birleştirecek, kaynaştıracak tarihi müşterek noktayı bulabilmekti. O nokta Taraklıajans'ta yoğunlaştı.

Yetenekli oğlu Enes'e, bütün teknik ayrıntıları tasarlatıp gazeteyi siteler çöplüğüne dönüşmesin diye sürekli yeniletmesi ve İzzettin Kömürcü'nün gazetecilik tecrübesini seferber etmesi, Taraklıajans'ı Taraklı tarihinde eşsiz bir arşive dönüştürdü. Hafızayı muhafaza edecek böyle bir çalışma Taraklı için yapılabilecek en büyük hizmetti. 
Bu yönüyle bizim Hisar Muhafızları, ona olan borçlarını hiçbir şekilde ödeyemez. Yapılan her faaliyette Taraklıajans eliyle onun imzası vardır. Bu yönüyle Mehmet Ali Çınar bir Hisar Muhafızı'dır. Karanlık gecelerde yoldaşımız olmuştur. Bizden tedirgin olmamıştır. Gazetesini herhangi bir karşılık beklemeksizin bize açarak cesaretimize cesaret katmıştır her zaman.
***
İlk kez Adapazarı'nda, yeğeninin düğününde görmüştüm oynadığını. Taraklı kaşık havasını Mehmet Ali Çınar gibi iyi oynayan az bulunur. Sebebi ise müzik kulağı denen yetenek diyebiliriz. Hangi tempoda hangi ayağın basacağını, kolların hangi kavisle inip kalkacağını, kaşığın hangi ritmi takip edeceğini bilir; müziğin bedene, bedenin müziğe harmanlandığı çemberin içerisinde dönerken kendisini hemen fark edebilirdiniz.

Hoca'nın son zamanlarında, birçok Taraklı düğününde kaşık oyunu oynadığına şahit oluyorduk. İnsanların artık bu oyunu bilmediği, düğünlerde bu havaların çalmadığı, bilenlerin öğretmediği bir zamanda Mehmet Ali Çınar arka cebinden şimşirlerini çıkarır şaşılacak bir neşeyle meydana atılırdı. Anlaşılan bir muhalefetti onun kaşık oyunu. Geleneğimizde yeri olmayan yoz müzik ve danslara bir tepki olarak oynuyordu. Yıllarca uzak durduğu kaşık oyununa geri dönmüştü. Hoca, birtakım kimselerce sadece mevcudu eleştirmekle yetindiği, fakat çare üretemediği ithamına maruz kalsa da aslında Taraklı oyun havası üzerinden ortaya koyduğu temsiliyet bu eleştirileri tam olarak boşa çıkarmaktaydı.

Bir milletin musikisini ve oyununu yitirmesinin o millette ne büyük bir boşluğa sebep olacağını, o boşluğu nelerin istila edeceğinin farkındaydı. Taraklı oyun havalarından bahsetmişken Taraklı'nın yetiştirdiği gerek Türkiye gerekse dünya çapında bir değerimiz olan büyük ustayı, Ahmet İşsever'i de anıp ona hayırlı uzun ömürler dileyelim. Taraklı Ortaokulu'nda Ahmet İşsever'i öğrencilerle buluşturup meselenin önemini Ahmet İşsever'in hayatı üzerinden dikkat çeken yine Mehmet Ali Çınar'dı. Mehmet Ali Çınar soruyor, üstad Ahmet İşsever açıklıyor, çocuklarsa meseleyi pür dikkat dinliyorlardı.

Mehmet Ali Çınar, Taraklı kaşık oyununa neden geri döndüyse sazını da bu sebepten hep baş köşede tuttu. Taraklı'da onun öğrencilerinin bir kısmının evine gittiğinizde sazları duvarda hala asılıdır. Bu, dokunduğu telin öğrencilerdeki titreşimidir. Hatta onun bir öğrencisine aldırdığı saz, seneler sonra benim saz çalmayı öğrenmeme vesile olmuştu. Babam bir gece emaneten alıp getirmişti boyumdan büyük divan sazını.

Zülfü Siyahım'ı ilk kez onu usta bilerek müdür yardımcısıyken odasında çalmıştım. Yüzündeki tebessüm; ancak bir öğretmenin öğrencisindeki başarıyı görünce ifade edebileceği mutluluk ifadesiydi. Beraber fasıl da yaptık sonra. Fakat o benim gibi sadece bir enstumanı icra etmiyordu. Kendi şiirlerine kendi müziğini giydirip kendi türküsünü de aşkla söylüyordu.

Bu yönüyle Mehmet Ali Çınar'a rahatlıkla çağdaş bir ozan diyebiliriz. Taşlamaları insanın karanlık, çamur tarafını yansıtıyordu. Ondan önceki aşıklar neyi yerdilerse o da benzer şeyleri hicvetti. Teknik imkanlar ne kadar gelişse insan yine bildiğimiz insandı. Hırslı, cahil, zalim ve doymaz... 

Çekinmedi kınayıcılardan, sakınmadı dilini, gerek politik gerekse kültürel popülizme düşmedi. İncitmedi insanları; ama hatır için de konuşmadı. Yanlış anlaşıldı çok defa, çevresindekiler biz seni anlayamıyoruz demeyip bütün bilmişlik ve kabalıklarıyla yüksek perdeden, yanlışsın Hoca, dediler. İncindi ama incitmedi Mehmet Ali Hoca. Belki tasavvufun büyük faziletiyle incinmedi bile...

Mehmet Ali Çınar şuurlu bir müslümandı. Taklit şişesini taşa çalmış, tahkik yolunu seçmişti. Baş kaynağı Akif ve "Safahat"tı. Hurafe ve bidatların dine en büyük zararı verdiğine inanıyor, çevresini bu yönde uyanık olmaya çağırıyordu. Fakat çoğu kez beklediği ilgiyi çevresinde bulamayınca meselenin sistemsel bir problem olduğunu dillendiriyordu. Bunu da eğitim öğretim sistemindeki çarpık düzene bağlıyordu. Kendi eğitim-öğretim modelini yazılı ve sözlü olarak ortaya koymuştu ama bir türlü muhatap problemini aşamamıştı. 

İnsanların toplu halde bilinçlenmesini bekledi. Erişkin insanların toplu halde bilinçlenmesini beklemesine şaşardım. Sanırım bu eski idealist öğretmenlerin, sağcı olsun solcu olsun, yetiştirilme idealleriyle bağlantılıydı. Toplum ideal bir seviyeye taşınmalıydı. Öğretmen buradaki lokomatifti. Bu sebepten Mehmet Ali Hoca'nın öğretmenliği okuldan, sınıftan müteşekkil değildi. Her mekanı okul, her ihtiyacı olan kişiyi öğrencisi bellerdi.
Mehmet Ali Çınar'ın üzerinde tesiri kuvvetli bir başka değerli şahsiyet Taraklılı, Fahrettin Yıldız Hoca'ydı. Solcusundan sağcısına; ateistinden nurcusuna senede bir ya da birkaç kez Mehmet Ali Hoca evini misafirlerine açar, Fahrettin Hoca'nın Kur'ânı Kerim'den yaptığı dersleri bir defa olsun dinlemelerini, sorularını ona yöneltmelerini isterdi. İnsanların doğru bilgiyi edinmesinden, aydınlanmasından kendisini mesul tutmak böyle bir şeydi.

Mehmet Ali Çınar bir siyasetçi miydi? Hayır. Siyaseti siyaset için değil, bir partinin programını takip etmek için hiç değil, kendi programını veya ütopyasını gerçekleştirmek üzere bir araç olarak kullanırdı. Hiçbir partiye angaje olmadı. Onun partiye hizmet etmeyeceğini bilen partililer Hoca'ya oy vermediler. Çünkü nevi şahsına münhasır olan Mehmet Ali Çınar, partiye değil, toplum tarafından karşılık görmeyen-aykırı fikirlerine oy istemekteydi.
Oysa insanlar fikirlere değil, somut vaatlere oy vermekteydi. Mehmet Ali Hoca ise yerel siyasi dengeleri gözetmeksizin sürekli aynı tele vurmaktaydı. Bu sebepten görece başarısız oldu. Ama mesele sadece insan değildi. Ağaçtı, hayvandı, tabiattı. Hayat diğer varlıklarla bir bütündü. O bütünlüğü bozan ne varsa onlara karşı Nazım'ın şiirdeki: "Yolu yok, Don Kişotum benim yolu yok/ Yel değirmenleriyle dövüşülecek" diyordu.

Ağaç ve orman sevgisi çeşitli belalar açtı Hoca'nın başına. Ormanlardan ağaç seyreltme adına yapılan talanın hesabını yalnız başına sormaya kalkmak onu çok yordu ve yıprattı. Fakat yılmadı. Ormanların ranta ne şekilde açıldığını kamuoyuna göstermek için gazeteciliğin bütün yollarını kullandı. Vefatının Türkiye'deki yangınlara tesadüf etmesi de insanı bugün bir başka düşündürmektedir.

Mehmet Ali Hoca'nın yüreği yangınlarla köz olmuş ve nihayet kül olmuştu. Belki de Azrail aleyhisselama onun küle dönmüş yüreğine sadece uykuda hafifçe üfürmek kalmıştı.
Halkın içerisinde yalnız bir adam olarak yaşadı. Alkoliklerle aynı masada oturup onları şişenin içerisinde boğulmaktan kurtarabileceğine inandı. Meczuplarla saz çalıp türkü söyledi, onlara yalnız olmadıklarını göstermek istedi. Sazıyla sözüyle müstekbirlerle savaştı, fakirleri gözetti, zayıfın yanında olduğu için zalime hep cephe aldı.

Öğrenciyken sopasını yedim, aynı okulda beraber öğretmenlik yaptım, saz çaldık, aynı gazetede yazdık, sokakta-kahvehanede saatlerce konuşup dertleştik, dosttuk, arkadaştık, öğrenciydik, hısımdık, hocaydık... Dertli bir müslümandan ansızın ayrıldık.

Biz ondan razıyız. Rabbim de razı olsun halinden.
 

#dertli #halk-meczup-zalim #saz #kasik

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.

YAZARIN SON YAZILARI

Yemen Dalgası

Yemen Dalgası

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Üçyüzaltmış Derece Halk

Üçyüzaltmış Derece Halk

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Yok!

Yok!

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Acılarımız Hafifledi

Acılarımız Hafifledi

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.