Bir Kartal Bir Sihayı Kaldırdı Vurdu Yere
Dedem bedevîdir, ihtiyar çoban,
Elleri kemikli, yüzü kavrulan,
Çöller bir avuç kum, vadiler aşan,
Koyunları susuz, bırakmaz dedem,
Otlağı bilir de aç komaz dedem.
Köpeğimiz üçtür, korur sürüyü,
Sayarlar davarı, bekler kuzuyu,
Öğrendim onlardan, kurdu pusuyu,
Sadakat neymiş, yalan ve tuzak,
Dostluk vefa imiş, hileden uzak.
Bir sabah erkenden, yola çıkmıştık,
Devenin çanına, boncuk takmıştık,
Kuzunun haline, şaşıp kalmıştık,
Gökyüzünde dönen, kartal kimindi?
Babam tüfek çattı, dedem dikildi.
Tüfeği tutarak, durdurdu dedem,
Dokunma kartala, hakkıdır yiten,
Canavar değil ki boğup da giden,
Nişandır kanadı, sakla tüyünü,
Üzülme kuzuya, götür sürünü.
Unuttuk kuzuyu, geçti bir zaman,
Dedemi gömmüştük, oldu pek yaman,
Günler dönüverdi, harp oldu tamam,
Koyunlar azaldı, kırbada delik,
Yaylada ot bitmez, derede kekik.
Gözümüz ufukta, hava bulutlu,
Seğirtti bir cisim, çadıra doğru,
Yamaca gelince, bir çığlık koptu,
Süzüldü o kartal, rüzgâra daldı.
Geniş kanatları üstüne saldı.
Vurdu gümüş pençe, kırdı kilidi,
Dağıttı düzeni, kesti telini,
Uçuştu pervane, söktü dişliyi,
Düştü kömür oldu, sürü selamet,
Dedem nişan verdi, kartal emanet.