Hayır, biz yanlış adres üzerinde koşanlarız. Yanılgın çocukların tecrübesiz yolculuğudur bu.
Yayın: Güncelleme:
Sen, karanlık bir geceyi peşine takıp sürüklerken bizleri: kapalı kapıların ardında, kırık pencerenin ardında, loş bir odanın altında…
Yer yatağına yakın sarkıyor gözlerimiz… Açıyoruz kapıyı… Kapı koyuveriyor kendini… Açılıyoruz… Vücudun şişliklerle mâlûl… Seni böyle zannetmemiştik Leyla!
Sen odanın ortasında, somurulmuş bir karpuz kabuğunun içerisindeki demir kaşık kadar yakınsın bize. Tozlu bir çarşaf kadar… Seni böyle düşünmemiştik Leyla!
Sen kolumuzdan ısrarla tutup bizi içeri sokan sefaletin, yoksulluğun resmi… Genç ve güzel bir kadının ihtiyarlayan ismi… Naylon kokan alnından öpmemi istiyorsun şimdi… Biz seni böyle bilmiyorduk Leyla!
Topaklaşmış saçlarına hangi tarağı; katran tenine hangi libası uygun görelim? Hayır, biz yanlış adres üzerinde koşanlarız. Yanılgın çocukların tecrübesiz yolculuğudur bu. Böyle söyle de, inandır bizi… Böyle anlat. Bu olmadığına ikna et. Çünkü biz, seni böyle tahmin edemiyorduk Leyla!
Bu kadar yakın ve bu kadar uzak olman mümkün mü senin? Elli vatlık bir ışıkta aydınlatacağını söylüyorsun yüzünü. Bu kırık kapıdan gerçekleşeceğini kavuşma vaktinin. Çamurlu ayaklarının izini takip etmemizi, mahalle köpeklerine dalaşıp, bir pire ısırığının aciziyetinde ezilmemizi... Ne kadar da şaşılası geliyor bize. Seni böyle anlatmamışlardı Leyla!
Aşıklarını: beyaz unun saflığı, ayçiçeğinin sarılığı, zeytinin karalığı, şeker tatlılığıyla karşılayan ey sevgili!
İğde çekirdeğinin hakkı için söylüyorum… Sen hayal mülkümüzün tek ve daimi sultanı iken, seni dışarıda seçemeyen şaşı gözlerimiz kör olsun! Parça parça açılan kalbimizde işitiyoruz sedânı ki; sen rüyamızdan öte, burada, yanı başımızda olansın. Seni hep böylece bileceğiz, Leyla!
Not: Hisar Muhafızı için Hisar’dan İğdelik arası, bir kurşun atımlık mesafedir. Bundan çekinin!
Boyutlardan soyutlanmış bir tütsü gibi, "size ma'lum olanın", bize deşifre edilmemesine bu denli özen gösterirken, "metnin umuma arzdan kastınızın gereğini?" ciddi olarak düşündürüyor. Ahi Naci.
Faruk Serkan
20.12.2009 / 15:47:43
"Halı"nın döşenmişliği yetmiyormuş gibi ulaşmak için LeylA'ya; üzerine "kırmızı" bir kan akıtma sevdasına düşedursun insanlık. Fakat delirtildiğin ve dedirtildiğin gibi: çamurlu bir ayak izi götürür bizi LeylA'ya. Ve toza-toprağa karışmış/karışacak beyaz çarşaf kadar yakınındayız vuslatın. Yanılgınlığımızdan değil de; yılgınlığımızdan korkarım. Lakin "İte dolanacağına çalıya dolan' diyen "mahalle baskısı" düşündürür beni. Mahalle köpekleri değil... Hem, mahallede boyutlardan soyutlanınca "mecnun" diyorlar insana. (esin vereni tenzih ederim) Olsun. Sen LeylA'ya ulaşma tekniklerini umuma "arz" etmeye devam et. Ucuz olmasa da Mecnunluğu "talep" eden olacaktır. Liberal bir piyasa mekanizmasından öğrendiğimiz "talep kanunu"na inat... F. Serkan
Ahi Naci İşsever
21.12.2009 / 16:13:40
O! emsâli olmadığı için "gizli"kaldı. Mecaz da olsa, "Leyla'ya" yüklenilerek edilgenleştirilemez. O zanna düşen nice "Hallaçlar-a" helâk oldu.Yunus gibi ettiği duanın "kendiliğinden bihaber" içi burukların istidâdıdır heves.Ahi.
F.Serkan
22.12.2009 / 00:02:09
Yazıda: "vücudu şişliklerle mâlul, tozlu bir çarşafa bürünmüş, genç ve güzel bir kadının ihtiyarlayan" hâli anlatılıyor. Ve sefalete düşmüş bu kadına yakınlaştığımız oranda, 'O'na da yakın olabileceğimizin altı çiziliyor. Hani şimdilerde bu "lüküs hayat" içinde "kırmızı halılar" döşenmiş yollardan ulaşılacağını düşünüyor ya insanlar 'O'na; birbirlerine caka satarak, süslenerek... Biz ise; 'O'na, "Leyla"ya giden "çamurlu yol"dan gidilebileceğini düşünüyoruz. Ve hemen ekliyoruz: liberalizmin "görünmez el"inin Leyla'nın imdadına yetişemeyeceğini! "O'NUN, BİZİM ELİMİZLE LEYLA'YA YARDIM ETMEK İSTEDİĞİNİ..." Yorumda mecaz yok! Başka bir ifadeyle aynı şeyi tekrar edebilirim: "Leyla'ya ulaşmak = O'na ulaşmak." Bu çamurlu yolu -merdivenden indikçe- sizin de kullandığınızı biliyorum ayrıca... Biz haddimizi biliriz. Yeter ki, haddimizin hududuna ördüğümüz baraj harici ellerce yıkılmasın. Ve kurbanlık koyun gibi derimiz yüzülmesin. Baraj yıkılırsa kanımız taşar. Yüzemeyiz. Boğuluruz.