Hacı Atıf Kimdir? (2)
Hacı Atıf Efendi’yi kulağımıza ilk fısıldayan, Göztepe Tütüncü Mehmet Efendi Camii Baş İmam ve Hatibi merhum Hafız İrfan Çakır Hoca’mızdır.
Taraklı’da geçirmiş olduğu yazları, bizim için feyiz ve bereket kaynağına dönüştüren bu müşfik, çelebi, güzel insan; her fırsatta, tarihe olan merakını çevresine aksettirip geçmişe dair atıflarıyla bugünün ancak dün ile beraber anlaşılabileceğini hatırlatır ve yakın tarihimizde cereyan etmiş vakıalara dikkatimizi celp ederdi.
İşte bu tarihi vakıalardan biri de Menemen Hadisesi ve Hacı Atıf Efendi idi. Taraklı ile Menemen arasındaki ilişkilere ilk zaman pek anlam veremezdik; fakat mesele biraz kurcalandığında, Hafız İrfan Efendi’nin de şeyh ittihaz edindiği, bağlı bulunduğu merhum Erbilli Mehmed Esad Efendi Hazretleri ile Hacı Atıf Efendi arasındaki ilişki, bağlantıları sonra sonra kurmamızı sağladı.
Bu meseleye sonra değineceğiz…
Hacı Atıf Efendi’nin annesi Havva (Hanife) Hanım’ın, çocuklar henüz küçükken vefatı, babaları Süleyman Bey’in yükünü arttırmış. Buna rağmen Müftü Süleyman Bey, çocuklarının talim ve terbiyelerine titizlikle eğilmiş, hepsini de hafız olarak yetiştirmiştir.
Bu arada torunlarından olan Hafız Adil Bey, Hacı Atıf Efendi’nin mezar taşında “Müftüzade” yazdığını aktarmaktadır. Ailenin ulema geçmişinin nereye dayandığını bilemiyoruz. Fakat torunların bile ısrarla hafızlık geleneğini devam ettirmesi dikkatimizi çekmiyor değil: Adil Hafız, Atıf Hafız, Numan Hafız, Enes Hafız… Gerçi Taraklı’nın hafızlık geleneğinin bir yansıması olarak da görülebilir bu. Fakat zincirin halkaları dikkat çekici…
Hacı Atıf Efendi’nin, diğer kardeşlerinden farklı olarak Göynük ve çevre âlimlerinin rahlelerinden de istifade edip daha kesif bir talim gördüğü söyleniyor. Zira Arapça-Farsçasının mükemmel, ticaret hayatının bir kazanımı olan Fransız tüccarlarıyla anlaşacak kadar Fransızcasının da olduğunu İsmail Hakkı Bey’den işitiyoruz. Hacı Atıf Efendi’nin sabaha kadar fırın evinde yakılan, ekserisi Arapça ve Farsça telif edilmiş kütüphanesindeki kitaplarının bahis konusunu da sonraya bırakıyoruz.
Hacı Atıf Efendi’nin ilimdeki vukûfiyetinin yanı sıra ticari kabiliyeti, Taraklı ve civar beldelerde, kısa sürede meşhur olmasını sağlıyorsa da asıl itibarını İstanbul’la olan ticari, ilmi ve manevi alakasında aramamız gerektiği kanaatindeyiz.
Torunu Atıf Bey’in bildirdiği şu ki: Hacı Atıf Efendi hem kadılık hem başkanlık mevkiinde bulunmuştur Taraklı’da. Yalnız bir bütün olarak onu anlayabilmemiz Taraklı dışına çıkmaya zorluyor bizi.
Evet, İstanbul önemli bir ayağı oluşturuyor Hacı Atıf Efendi’nin hayatında. İnşallah buna da değinmek nasip olacak.
Öyleyse hem ilmin ve ticaretin hem de siyasetin içerisinde bulunan bir portreyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz bugün. Tasavvuf ise her birini tutan manevi bir zırh gibi kuşatmıştır Hacı Atıf Efendi’yi.
Katkıları bekliyoruz. Hatalar düzeltilirse sonraki yazılarda daha sahih bilgilerle yol alırız. Zira en az on yazı olarak tasarladığımız bir konu var karşımızda. Vesselam…