Hacı Atıf Kimdir? (3)
Osmanlı-Rus ve Balkan Harpleri, Kafkaslardan, Balkanlardan hicret edenler ve nihayet Birinci Cihan Harbi...
Sosyal, siyasal ve ekonomik buhranların en şedit yaşandığı yıllar...
Sekerat halindeki devin, son nefeslerini bekleyen sırtlanlar, tarihin başlarına açtığı haklanmaz beladan nihayet kurtulmak üzeredirler.
Sömürmeyen, sömürülmesine de müsaade etmeyen ve ısrarla sömürmediği için sömürgecilerin muhasarası altında kalan civanmert Osmanlı...
Hacı Atıf, tarihin bir daha dönüşü olmayan bu zorlu dönemecinde, Taraklı beldesinde ticaretle iştigal bir Osmanlı efendisi...
Dârülislam'ın her tarafı gibi, Taraklı'nın sırtına da; çatırdayan Devlet-i Âl-i Osman'ın yükü fena halde binmektedir. Fakat toprağı verimli, bahçeleri mâmur, insanları gayretli olan beldenin üretim faaliyetleri sür'atle devam etmektedir.
Köylünün bereketli buğdayı ile Taraklı'nın meyvecilik azmi, bu meşakkatli zamanda ayakta durmalarını sağlamıştır onların.
Taraklılı, toprağında birçok çeşidinin yetişebildiği elmalarını, sadece daldan koparıp pazara çıkarmakla yetinmez; bu elmaları kak yapıp (kurutup) böylece farklı yönlerden gelir elde edilebilecek imkana kapı aralar.
Bunun yanında ayva, ceviz, erik de bolca yetiştirilen mahsüller arasındadır.
Pazarın en güzide meyvesi(yemişi), kurutulmuş Taraklı eriği (burucu) oluyor. Bugün ormana dönüşmüş bahçelerimizin birkaçında dahi, nesli tükenen bu ağaçtan ancak bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar mevcut. Neredeyse asırlık olmuş bu ağaçların ısrarla meyva vermesi doğrusu pek şaşırtır beni.
İpek kozacılığı bu dönemdeki diğer bir uğraştır Taraklı'da. Yakup Amca anlatıyor: "Bizden önce çok daha fazlaymış koza işi, koza işlemeciliğine de Hacı Atıf öncülük edermiş. Öyleki çok uyanık olduğu söylenir. Çocukluğumdan bilirim ben bu hanı, o zaman da bu handan ağzına kadar dolu dolu koza arabaları giriş çıkış yapardı. Öncesiyse çok daha şaşaalıymış."
Velhasıl Hacı Atıf Han'ı bir "kozahane"ye dönüşmüştür o vakitler.
Hacı Atıf, Taraklı'nın biriken üretimini İzmit ve İstanbul tüccarlarıyla kurduğu irtibatla pazara çıkarıyor, limanlar üzerinden giriştiği dış ticaret teşebbüleriyle de Taralı'nın ticaret hayatına yeni imkanlar sunuyordu.
Hem kendi zengin olmuş hem de mutlak cûd u kerem sahibi olan Allah'ın, kulunda görmek istediği cömertlik hasletini, halka güç anlarında destek olarak göstermiştir.
O'nun cömertliğine misal teşkil etsin diye, Taraklı'da menkıbeleşen şu iki hikayeciği anlatmamız sanırım kâfidir:
Hacı Atıf, senede birçok defa farklı farklı ustaları evinin çatısına çıkarırmış. Ustalar kiremitleri değiştirir, tahtaları onarır, çatıyı aktarırlarmış.
Senede bir defa yaptırmanın yeterli olduğu bu çatı işi için, farklı ustaları birkaç defa çatıya çıkarması; Hacı Atıf'ın, ihtiyaç sahibi ustaları tespit edip onlara destek olmak amacıyla böyle bir yöntemi izlediğine bağlanır.
Bağı, bahçesi, zanaatı olmayan; Taraklı'da kara işçi denilen kesime karşı da Hacı Atıf'ın şöyle bir usûl izlediği nakledilir:
Genç, yaşlı bu işsiz insanlar bir yerde toplanır ve onlara bağ açılması teklif edilir Hacı Atıf tarafından.
Üretime elverişli olmayan toprak, bu işsiz taifenin ellerinde en kısa sürede verimli bir bağa dönüşür. Hacı Atıf'ın mezarlığın üstünde açtırdığı bu bağ, bugün Hacı Atıf Bağı olarak anılır.
"İnsanları tembel alıştırmamak için böyle yapıyorum." demesi, bir hikmet olarak değerlendirmeye açıktır.
İstanbul-Erbilli mevzuuna giremedik. Sonraki yazıda inşallah.