Bit Pazarı'nda Bir Ayna
Bit Pazarı'ndan bir ayna satın aldım. Mâdenî çerçevesi yer yer paslanmış, eski; fakat zarif bir ayna. Çok para da vermedim bu aynaya. On dedi, satıcı adam. Beşe alamadım. Yedide karar kıldık.
Hemen yüzüme tuttum aynamı. Bir şey göremedim. Gömleğimin yenlerine sildim, hohladım. Yaklaştırdım aynayı yeniden yüzüme. Bulanık bir ben vardı, ama tam değil. Gözlüklerimi çıkardım. Dışarı saldığım gömleğimin eteklerinde sildim gözlüğümün camlarını.
Ayna daha iyi göründü gözüme. Güneşi yanıma aldım ve kaldırıp yüzümün hizasına doğru getirdim aynayı.
Somyada uyuyor bir çocuk. Hırıltılı ve sayıklama aralıklarıyla uyuyor... Duvara dönmüş, gölgesini seyrediyor belki de...
Oda pek loş, pek ışıksız. Kapalı havanın ikindi vakitlerinde odaya yerleşmiş bir aile. Adam, ayaklarını uzatmış, gazete okuyor koltukta. Donuk, abus çehresini ancak bıyıklarının karalığı canlandırıyor.
Kadın, anne olmalı. İplikler dolamış parmağına. Somyanın kenarına ilişmiş, gölgesiyle konuşuyor. Çocuğun gölgesinin üzerinde, onun da müşfik bir gölgesi beliriyor.
Adam, pencereye vermiş sırtını. Ensesi daha aydınlık, kulakları daha parlak bu yüzden. Bir çizgi bölüyor yalnız ortadan ikiye alnını. Gece ve gündüz olarak ikiye ayrılmış bir alın. Alt taraf gece, üst taraf gündüz. Kafası, bir dünya olmuş, bir adam.
Kadın, siyah bir bukledir çenesine kıvrılan. Bir eli, iplerin renklerinde diğeri omuzlarında asılı çocuğun. Bir elden bir ele rüya eğiriyor. Böylece çocuğun omuzlarında rüyaya dönüşüyor kadının rengarenk parmakları.
Ahşap yerin üstünde, yorgun bir yörük kilimi, bürke-i lâciverd gibi dalga dalga; somyanın ayaklarındaki konserve kapaklarını yüzdüren hayâli bir havuzdur sanki kaplıyor odayı.
Alçak, ceviz sehpa üstünde, yarı dolu bir sürahi, her an çatlayacağının ve bütün suyunu adamın ayaklarına boşaltıp parça parça kırıklarla kilime dağılacağının tehdidini savuruyor... Bardaksa, boş ve kayıtsız yanıbaşında.
Göz kamaştıran parıltı ve gök gürültüsüyle doluyor birdenbire oda. Çocuk, başını kaldırıyor. Adam, kadına bakıyor. Kadın, çocuğa eğiliyor. Duvardan benim gölgem çıkıyor.
Yapışıyorum yakasına satıcı adamın, tablo istemedik senden ayna istedik! diye. Ayna işte, kör müsün! deyip itiyor üstünden beni adam. Güneşin göz alıcılığında tekrar bakıyorum aynaya.
Sûretim hemen aksediyor... Sûretim hemen aksediyor...