Mevzûlarımız Mevzilerimizi Belirlerken
Mevzûlarımızın, mevzilerimizi belirlediği gerçeğiyle yüz yüze gelmek, uyanıklığı ve cesareti gerekli kılar. Önümüze bırakılmış mevzûları bilmeden sahiplenmek, onları planlayanların tespit ettikleri mevzilere de kolaylıkla düşmemize sebep oluyor.
Tarafgirliğin körelttiği nazarlar, mevzû edindikleriyle bir şeye sahip oldukları vehmini kendinden bir kazanım gibi gördüklerinde; artık adına ölünecek ve yaşanacak bir gâyenin kuklaları oldukları gerçeğini itiraf etmeleri doğrusu pek güçtür.
Her şey oldubittiye getirilirken yani mevzûyu henüz anlamadan, herkeslere katılıp mevzinin şenliğinde buluveriyoruz kendimizi. Renkli bir yumağın, ansızın önüne bırakılıvermesi, bir kedinin ilgisini çekmek için ne kadar yeter sebepse, peşinden gidilen mevzular da öyle matah sebepler kılınıyor insana. Yumağı hareket ettiren el'den habersizce, sâdece takip edilen yumak, neşeli bir oyuna dönüşüyor.
Ölçüye, tartıya gelebilecek bir ağırlığı taşımayan, fakat yine de hileli bir sıkleti illüzyonlarıyla var kılan bu yoğun simülatif kütlenin terazilenmesi söz konusu da değil. Kafamızdaki iki gözün rehberliğiyle gerçekleşecek bir bakış, hakikati göstermiyor.
Basiretten yoksun bu hâlimiz, hayatı da ölümü de başkalarına tevdî etmek zilletiyle nihayet buluyor. Hayatı ve ölümü kime ve neye hasrettiğimiz, bulunduğumuz mevzilerin yani cephe sahiplerinin iradeleriyle belirlenirken, bizi o mevzilere sevk eden mevzûların iç yüzünü araştırma, takip etme yolları sürekli tıkanıyor.
Evlerde, kahvehanelerde, meyhanelerde, camilerde, okullarda, kışlalarda, sohbet halkalarında, meclislerde toplanan insanlar; mevzûubahis ettikleri ve kutsadıkları şeylerin kendi mevzilerini belirlediği yakıcı gerçeğiyle karşılaştıklarında:
-Aynı mevzideyiz. Demek ki aynı mevzûdaymışız da...
diyecekleri günler pek ırak görünmüyor.
Soralım öyleyse: Biz neyi mevzû edindik ve hangi mevzideyiz şu anda?
En büyük nimet olan varlığı düşünmek, kendimize "mesele çıkarmak" açısından yapılacakların en soylu başlangıcı olabilir.
#