Sevdiğim Akşamsafâ
Sabâha sahip çıkmaz Akşamsafâ sevdiğim. Sahiplisi çoktur çünkü sabâhın. Az sonra kovuklarından sökün edecek haşerât alayı ve sabâhın bâkir göğsünü örselemek için kurulmuş, tahrik dolu zemberekler, kâbus dolu bir uykunun zehriyle boşalacaklar âna. Arz, yecüc ve mecucların fesâdıyla boğulacak.
Sevdiğim Akşamsafâ, hoşlanmaz onlardan; onların uykularından, uyanıklıklarından. Pencereleri kapatır hemen, perdeleri çeker. Güneş, nâzik tenine dokunup solduramayacaktır pembe kıvrımlarında saklı füsunkâr tarâvetini. Yüzünü kimse görmeyecek, incitemeyecektir hoyratların nobranca sözleri.
Gündüzü sır, akşamı mahabbet bilerek; güneşe gizli, gölgeye âşikâr kılarak kendini, bir zıll-ı safâ olarak yaşamanın murâdıdır o. Sabâhın mâlikleri, tuğyan edip saldırırlarken etrâfa; vicdanlarda ancak ölüm sessizliğiyle bilinen bir Akşamsafâ vardır. İçe dönük bir veçhe, kilitli bir kutu.
Kalpler, hummâlı ayak sesleriyle ritmik, çarşı-pazar iştihâsıyla heyecanlı çarpıyorken dışarıda; Akşamsafâ, sükûn içinde yatırıp hülyâlarını, açılarak âsûde iklimlere; rûha yakın rüzgârları, âşinâ diyarları, dostun adımlarından bir adım yâhut işâret taşıyan yolları aramakla meşguldür.
Sevdiğim Akşamsafâ, seni karanlıkta gören görür...
#